Anasayfa
Gökçe BAYSAK - HAYALDEN GERÇEĞE
Hepimiz bir şeylerin peşinden koşuyoruz. Kimimiz daha iyi bir evin, kimimiz daha iyi bir arabanın, kimimiz daha iyi bir geleceğin. Bunları yaparken geçmişimizi ezip geçiyoruz. Oysa insanoğlu geçmişini tanıyıp anlamlandırmadan geleceği ile vuku bulamaz. Tıpkı bir saniye önce aldığımız nefesin bir saniye sonra alacağımız nefes ile ilişkisi gibi. Geçmiş ile ilgilenmediğimiz gibi bu durumu sorgulamıyoruz da. Bu daha vahim. Bizlere sorgulayarak yaşamayı öğretmediler, öğretemediler. Ünlü biri, kendini bir konuda ispatlamış bir şahsiyet, bir konu hakkında bir şeyler söylemişse doğrudur, algısı yaratıldı. Hafızamıza bilgileri not etmiyoruz, elimizin altında, her an, her istediğimiz bilgiye ulaşabileceğimiz, dev bir hazine yatıyor. Oysa bu hazineyi olumlu yönleri ile kullanmamız gerekir. Yoksa olduğumuz bu noktaya şükreder konuma geleceğiz. Ateşi Yeniden Yakmak[1] adlı kitabı okumaya başladığımda da bunları düşündüm. Bu kadar bilmediğim şeyin olmama sebebini sorguladım. Bunların neden öğretilmediğini, öğrenince hayatıma neler katacağını tarttım. Öğretilmeme sebebini bulamadım ama öğrendikten sonra ufacık da olsa hayatıma dokunduğunu fark ettim. Bu ufak dokunuşlar beni tarifsiz mutlu etti. Kitabı bitirdikten sonra kendime bir söz verdim. Ömer Seyfettin’in ulaşabileceğim tüm eserlerine ulaşıp, okuyacağım. Bu kısa alıntıların bende bıraktığı izleri, kalıcı hâle getirmeye çalışacağım.
Gökçe BAYSAK - SAKLI DUYGULAR
Mehmet Hayati Özkaya’nın yazdığı, P.K. 546, İdealist Bir Neslin Hikâyesi adlı eser, yazarın bakış açısından 1980 öncesinde meydana gelen olayları işliyor. Adana’yı, Adana’daki kültürel faaliyetleri kapsayan bir derneğin hikâyesini ve bu dernekte yaşayan, vatan aşkı ile yoğrulan nice gencin başından geçen acı ama gerçek olayları anlatmakta. Ben o yıllarda yaşamamış olsam da eseri okurken, o yıllara gidip geldim. Kendimi o annelerin, kardeşlerin, evlatların, eşlerin yerine koydum. Günümüzde de devam eden ama üzeri örtülmeye çalışılan birçok önemli konuya değinen bir kitap olarak karşıma çıktı PK 546…
Hakan PAKSOY - KADINLAR GÜNÜNDE BANU ÇİÇEKLER
28 çeken 2022 Şubat’ında 23 kadın cinayeti işlenmiş. Hemen her gün Türk milletinin eşit ve şerefli birer üyesi olan kadınlar sudan, sıradan, aptal, hain, insanlık dışı, kalleş, gaddar yöntemlerle; bahane bile olamayacak sebeplerle öldürülüyor veya şiddete maruz kalıyor. Geçen yılın Şubat’ında ise 27 imiş, yani gidişat aynı.
Görünen o ki Türkiye Türkleri 21’inci yüzyılda kendisi olmaktan hızla uzaklaşıyor.
Peki, uzaklaştığımız biz kimiz? Bence bu soru önemli. Buna üzerinde uzlaşacağımız bir cevap bulmalıyız. O zaman kadınların gittikçe artan ıstırabını bitirmek kolaylaşacaktır. Aslında millet tarifinde bu var zaten. Millet, duyguda, düşüncede, davranışta birlik değil mi? Görünen de milletin birliğindeki zayıflama. Yani, aynı zamanda bir millî güvenlik problemi.
Ben cevaplarımı kendi hayatım üzerinden vermeye çalışacağım.
Av. Halil ALTIPARMAK - Sadi SOMUNCUOĞLU
Sadi abi vefat etti!
Bu haberi duyduğumda gerçekten çok üzüldüm. Oysa, bir süreden beri Sadi Somuncuoğlu’nun hasta olduğu biliniyordu.
Ama, ölüm, ancak gerçekleştiği zaman farkına varılan bir durum galiba.
Güncel olarak yazılacak o kadar çok konu var ki, bir kişinin vefatı bu ağır konuların önüne geçip de yazı konusu olabilir mi diye soranlar olursa onlara cevabım şudur:
Vefat eden, Sadi Somuncuoğlu olursa olur! Vefat eden, her durumda sakin kalabilen Sadi abi olursa olur!
M.Hayati ÖZKAYA - BAK POSTACI GELİYOR XXXVII
Siz Ebülfuruva’yı tanır mısınız?
Büyük ihtimalle tanımazsınız. Müsaadenizle ben size tanıtayım: Ebülfuruva bir hikâye kahramanıdır. İstanbulludur. Doğum tarihi pek belli değil; ancak hikâyedeki yaşı, tahmini 25’tir. Oldukça uzun ömürlüdür, bir asrı geçen bir zamandan beri hep aramızdadır ve epeyce de sağlamdır. Mübarek sanki ölümsüzlük iksirinden içmiştir. Bu yüzden onunla ölümü bir tutmak ya da acaba ölümü nasıl olacak veya ne zaman olacak demek şimdilik hiç mümkün görülmemektedir.
Abdullah TOPAÇ - KONYA
RUSYA SEMPATİSİ VE UKRAYNA SAVAŞI
Rusya'nın 24 Şubat 2022 günü başlattığı Ukrayna saldırıları bütün vahşetiyle devam ediyor...
Ukrayna'da insanlık utancı ve insanlık suçları ile dolu bir savaş sürdürülmektedir...
SAVAŞIN TAHLİLİ ve SATRANÇ OYUNU
Bu savaşın sebep-sonuç ve taktiklerini dünya strateji uzmanları inceleyip kamuoyunu bilgilendirmektedir. Gizli ve açık tahliller her yönüyle çok çok yapılmaktadır.
Ukrayna’da, Ukraynalıların savaşının dışında, Rusya ile NATO ve onu temsilen ABD- Avrupa Birliği arasında müthiş bir satranç oynanmaktadır. Bu oyun zihinlere ayrıca not edilmelidir...
Sadi Somuncuoğlu: Bir nirengi noktası
Eşim Emine Işınsu’yu kaybettiğimde, çok yakınlarıma, “Bir yıl içinde benden üç cenaze çıkacak.” demiştim. 40 gün kadar önce, oğlum Yağmur gitti. En son da Sadi.
En yakınlarımız hayatımızın nirengi noktalarıdır. Yaşamımızın akışı içinde onlarla birlikte düşünürüz. Düşünmekle kalma; onlarla sevinir, onlarla üzülürüz. Anne, baba, kardeş, sevgili, eş, çocuklarımız ve en yakın dostlarımız, yoldaşlarımız.
Sadi Somuncuoğlu, bir Türkçünün vasiyeti!
Sevgili Ağabey, erken gittiniz ama ne sizin ne de bizim bu gidişi durdurmaya gücümüz yeterdi. Töre’li ve Devlet’li idiniz.
Sadi Ağabey’le yüz yüze ilk tanışmam Çukurambar’daki bürosundaydı. Sanırım 2003 sonu gibiydi. 3 Kasım 2002 seçimlerinden sonraki ilk aylarda yaşadığımız süreci konuşmak için gitmiştim. İlişkimiz Türk Ocakları Genel Merkezi’nde Hars Heyeti odasındaki cumartesi sohbetleriyle başladı, her hafta daha da genişledi, daha da derinleşti,
28 Şubat Sürecinden Sonra Türkiye’de Yaşananlar
Efendi BARUTÇU
Bütün bu gelişmeler neticesinde Başbakan Erbakan, 18 Haziran 1998’de hükümetin istifasını Cumhurbaşkanına sunmuştu.
DYP Genel Başkanı Tansu Çiller, Süleyman Demirel’e kendi Başbakanlığında mecliste iki yüz yirmi altı oyu rahatlıkla geçecek bir hükümet formülü sunuyor, Cumhurbaşkanı buna itibar etmeyerek ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz’ı hükümeti kurmakla görevlendiriyordu. Daha sonra ki yıllarda bu tutumunun sebebi sorulduğunda yakınlarına şöyle diyecekti:
“Siyasi hayatım boyunca defalarca Askerî Muhtıralara ve Darbelere maruz kaldım. Hiç olmazsa bu son Cumhurbaşkanlığı dönemimi kazasız belasız tamamlamak istedim.”
28 ŞUBAT 1997'DE NELER OLMUŞTU? Efendi BARUTÇU
28 Haziran 1997’de iş başına gelen Refah-Yol Hükümeti, memur ve emekli maaşlarına yüzde elli, asgarî ücrete de yüzde yetmiş gibi yüksek bir oranda zam yaparak uzun yıllardır yaşanmayan bir ilke imza atmıştı.