GÜVERCİN SEVDASI - İMDAT AVŞAR
İmdat Avşar arkadaşımız Eskişehir'e geldi, şöyle biraz vatan ziyareti yapalım, dağları bayırları dolaşalım dedik.
Hani Ahmet Yesevi söylemişti;
''Anadolu salkım saçak,
Her tarafı keskin bıçak,
Dermanı sizdedir ancak,
Kor götürün buza doğru."
Söğüt'e, Ertuğrul Bey'e uğradık. O da şöyle devam etmişti;
Devamını oku...Anasayfa
HAİNLİK KOLAY MI?
Av.Halil ALTIPARMAK
Geçen haftanın önemli gündemlerinden biri Amirallerin bildirisi idi. Geçen hafta ibaresini özellikle vurguluyorum. Çünkü, ülke gündemimiz öyle bir hızda çalışıyor ve değişiyor ki, bu hafta bambaşka olaylarla karşılaşabiliriz ve de karşılaşacağız. Yani, Amirallerin bildirisi ne kadar köpürtülürse köpürtülsün, saman alevi gibi geçecek. Çünkü, darbe marbe iddiaları ile, içeriği olumlu olan bir uyarı da olsa hemen etiketleniyor. Hem de ne ile etiketleniyor: HAİNLİKLE!
"Her ne ki işlenmiş ise işlenmiş olan odur. Her ne ki işlenecek ise işlenecek olan odur."
Ahd-i Atik’ten
Süheyla Çokman ağabeyi ile ilgili anılarının bir yerinde şöyle der: “Onu asık suratlı hiç görmemişimdir. Bazen de kendi kendine söylediği şarkılar vardı ki, hiç aklımdan çıkmaz, duydukça onu anımsarım: ‘Ata binesim geldi, hay dah dah, yâre gidesim geldi, ela gözlü yârimi, hay dah dah, yine göresim geldi.’ Bir de ondan başka hiçbir yerde duymadığım bir şeyler mırıldanır, yengem de ‘Yeter Sabahattin, kes, bu ne biçim şarkı!’ dedikçe şaka yollu tekrarlardı: ‘Tabutumun altı çatlak, beni vuran benden alçak, sol böğrüme girdi pıçak, yâr yâr aman…’Meğer kaderinin şarkısı imiş bilemedik.” [1]
İÇERİDEN DIŞARIDAN ÜÇ KONUK
Sadi SOMUNCUOĞLU
Bugün köşemi üç konuğa ayırdım. Gerçekleri onlardan öğrenelim.
Bahattin Atilla, MDM mensubu: "Sayın Abim. O günleri çok iyi bilenlerdenim. Eşim Lice beylerinden Aktan ailesine mensuptur. O dönem ilk sürülen bayan öğretmendir. Dedesi Hafız Aktan Diyarbekir Baş komiseri. Said-i Nursi Ziya Gökalp'le görüşmek için Diyarbekire gelir. O toplantıda Dedemiz de var. Said-i Nursi, Ziya Gökalp'e sorar, neler yapıyorsunuz, hedefiniz ne?
Osmanlı devleti 1838 yılında İngilizlerle yaptığı Balta Limanı Antlaşması (2.Mahmut ve Kraliçe Viktorya'nın imzaladıkları) ile Avrupa sermayesinin etkisine kapılmış, bu tarihten itibaren Osmanlı'nın ekonomik sahasına girmiş oldular. İşte bu Avrupalı tüccarlardan biride bugün dünyanın en zengin ailelerinden Roçıldlar, Osmanlı devleti ile 90 yılı aşkın ilişkilerini Prof. Dr. Mustafa Balcıoğlu ve Doç.Dr. Sezai Balcı belgeler ışığında ortaya çıkardılar.
EKONOMİDE İMKÂNSIZ ÜÇLEME
Av.Halil ALTIPARMAK
Ekonomide İmkânsız Üçleme…
1999 yılında Nobel Ödülü alan Kanadalı Ekonomist Mundell’in çalışmalarına dayandırılan bu hipotez, ülke ekonomileri için ciddi olarak etkili olan ve mutlaka dikkate alınması gereken bir hipotez olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ekonomik kavramları, kamuoyunun anlayacağı türden kullanmaya dönük yazılar yazılması gerektiğine inanan bir Ekonomist olarak bu konuda da daha anlaşılır bir dil kullanmaya çalışacağım.
KAVRAMLAR, TERİMLER, SÖZCÜKLER
Sadi SOMUNCUOĞLU
Anayasal vatandaşlık veya Türkiye Vatandaşlığı: Bu iki kavram da yanlıştır. Çünkü bir millet esasına göre kurulan devletlerde her birey o milletin kimliğini taşır. Bu sebeple eşitliğin kaynağı, o milletten gelir. Dünyamızda bugün geçerli olan da budur. Bir millete dayanmayan devletlerde durum farklıdır. Şöyle ki, 1960'da Türk ve Rum milletleri tarafından kurulan "Kıbrıs Cumhuriyeti"nin vatandaşlarına "Kıbrıs vatandaşı" veya anayasal vatandaş da denebilir. Zira egemenliğin sadece bir parçası olan ülke adı ile ifade edilir. Veya "Anayasal vatandaş" da denebilir. Zira egemenlik bir millete ait değildir.
Sanırım AKP yetkililerinin Türklük ve Atatürk’le ilgili sıkıntılarının olduğunu bilmeyen yoktur. Hem Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde iktidar olup devleti yöneteceksiniz hem de yönettiğiniz devleti oluşturan milletin adından rahatsızlık duyacaksınız! Olmaz böyle şey ve iyi bilinmesi gerekir ki bu, Cenab-ı Allah’ın yaratış düzenine de aykırıdır.
Ne yazık ki son on beş yirmi yıldan beri ya açılım süreci saçmalığı ya da birtakım tarikat yapılanmalarının sapık görüşleri yüzünden Türkiye’de Türk olmak ya da “Türküm” demek “Uzaylı” muamelesi görmeye başladı.
'P.K. 546'
Yasin Sarı
Edebî eleştiri ve karşılaştırma yaparken, yazara yönelik en adâletli tutumun onu kendi eserleri üzerinden karşılaştırmalarla çözümlemek olduğu görüşündeyim.
Mehmet Hayati Özkaya'nın okuduğum bu ikinci kitâbı olan 'P.K. 546', diğerinden farklı olarak bir roman değil, anı kitâbı. 1970'li yılları (da) anlatmaları, iki kitâbın ortak noktası.
'Ateşi Yeniden Yakmak' romanına olumlu bir değerlendirme yapmıştım. Yer yer didaktikliğe meyîl etmesi fakât bunun kabûl edilebilir olması sebebîyle bu olumlu değerlendirmeme bir 'ama' eklemiştim.
Sevgili okuyucu, bu yazıya Mevlana’dan bir hikâye ile başlayacaktım. Geçtim bilgisayarın başına. Anlatacaklarım dilimin ucunda. Tam anlatmaya başlıyordum ki aklıma birden Butimar kuşu takılıverdi.
Bûtîmâr kuşu’nu bilmem, bilir misiniz? Ben de eczacı Osman Kalın’dan öğrendim.
Çok zaman su kenarlarında bulunan ve balıkçıl denilen, sorguçlu, kırmızı gagalı bir kuşmuş. Pers-İran mitolojisinde adı geçen efsanevi bir kuş.
ADANA ERKEK LİSESİ
Av.Halil ALTIPARMAK
Adana Erkek Lisesi Ufka doğru koşuyor
Kalbimizde ilim aşkı Bize ışık tutuyor
Nur gibidir yüzümüz Arşa değer başımız
Tarihi açın bakın Cihangirdir adımız
Yükselen bu Türk sesidir şanlı vatan ufkunda
Azmimizle yürüyoruz ATATÜRK’ÜN yolunda
Nur gibidir yüzümüz Arşa değer başımız
Tarihi açın bakın Cihangirdir adımız
Bu sözler Adana Erkek Lisesi Marşı’nın sözleridir.
******KİTAPLIĞIMIZA GELENLER******
Editörün Önerdiği
Bir Kitap Bir Yazı
Köşe Yazarları
Perşembe, 08 Nisan 2021
...