ÖĞRETMENLER GÜNÜNDE ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNE BİR BAKIŞ

Abdullah TOPAÇ

Tanıma sığmayan bir mefhumdur Öğretmenlik..

Mürebbiye denilmiş, Muallim denilmiş ve Öğretmen denilmiş..

Medreselerde yetiştirilmiş, Muallim Mekteplerinde yetiştirilmiş, Köy ve Eğitim Enstitülerinde yetiştirilmiş.. Bugün de Eğitim Fakültelerden mezun edilmektedirler...

Herkesi ilgilendiren, herkesin "fikir sahibi olduğu," ama herkesin de başaramayacağı bir meslektir Öğretmenlik...

1971 yılında eşyalarımı taşıyan bir gölüğün (yük taşıyan hayvan) arkasından 3 saat yayan yol yürüyerek varabildiğim bir dağ köyünde (Kahramanmaraş Kertmen Köyü), 17 yaşımda başladım meslek hayatıma. 2000 yılı Temmuz'unda bir İlimizde (Konya) lise müdürü olarak tamamladım Öğretmenlikteki hizmet süremi..

Ve bugün, Onunla ilgili bir şeyler yazmak istiyorum..

Kimseyi hedefime almayayım,

Kimseyi üzmeyeyim,

İnsanların değerlerini çiğnemiyeyim;

Ama öğretmenlik mesleği hakkında faydalı bir şeyler yazabileyim istiyorum.

Savaşlarda bir tanım vardır: "Bir savaş, hedefi kadar önemlidir" diye.. Öğretmenlik mesleği de meşgul olduğu alan kadar önemlidir. O alan insandır. Ahsen-i takvim olan insan.. Kudret-i İlâhi'nin yeryüzündeki halifesi olan insan...

Öğretmeninin Kaabiliyet ve donanımı bu meşakkatli, kutsal varlığın "Ya mutlu, verimli, başarılı" olmasına; " Ya da her şeyden biraz eksik kalmasına" sebep oluyor..

GELECEĞİMİZİN TEMİNATI :

Sony firmasını Kur'an Akio Morito: " işyerinizin geleceği işe en son alacağınız elemanın özelliklerine bağlıdır" demektedir.

Bir Milletin ve Memleketin geleceği de; Eğitilen son insanın özelliklerine bağlıdır.. Öğretmenlik mesleğinin hedefi ve önemi de buradadır. Yani topyekûn varlık - yokluk meselesi...

Türkiye'de bütün değerlerin aritmetiksel ortalamalarını alabilsek; bu ortalama bize, Öğretmen yetiştirmede ulaştığımız standardı gösterecektir..

Herkesin yaşadığı Türkiye'yi anlatmaya gerek yok..

Ama hedeflere ulaşabildik mi... ???

Bulunduğumuz yeri küçümsemeden söylüyorum; hayır ulaşamadık....

Sebep nedir?

Temel sebep: Öğretmen yetiştirmedeki hatalarımız ve eksiklerimiz.

Doğrusu bunun sebeplerine de çok takılmayacağım..

Ne programları;

"Ne Millilik Politikalarında" ittifak edilemeyen Milli eğitimi;

Ne Öğretmen yetiştiren "okul isimleri üzerindeki sevdaları"

Ne iktidarların milli eğitimi, -Kurşun Asker yetiştirme kurumları- olarak kullanmalarını,

Ne mesleğe verilen saygı ve önemi...

Hiçbirini derinlemesine yazmayacağım...

Ama bir gerçek var ki; Türkiye'yi muasır medeniyetler seviyesine taşıyamadık.

Türkiye'yi Çağın üzerinden atlatamadık..

İHTİYACIN NERESİNDEYİZ

Örnekler zülfiyare zarar verebilir.. En iyisi kendimi örnek olarak ortaya koyayım..

Ben öğretmen okulu mezunuyum. Parasız yatılı okudum.. İlkokul, Ortaokul, Lise, Endüstri Meslek Lisesi ve Yüksek Okullarda görev yaptım. 26 yıllık fiili vazife dönemimin 23 yılında eğitim yöneticiliği, 3 yılında da doğrudan öğretmenlik görevi yürüttüm..Görevli bulunduğum okullarda toplam 20. 000 öğrencim oldu. 15 yaşımdan itibaren para vererek kitap almaya ve okumaya başladım. Bin kitap mevcutlu bir kütüphanem var.

Branşımla le ilgili olarak:

İsmail Hakkı Uzunçarşılı'nın, Dünya Tarihi için yazılmış 8 cilt 10 Kitap'lık Osmanlı tarihini.

Yılmaz Öztuna'nın 16 ciltlik büyük Türkiye Tarihini.

Komisyonun yazıp, Profesör Hakkı Dursun Yldız'ın düzenleme yaptığı 14 ciltlik Büyük İslâm Tarihini,

Halil İnalcık'ın, Devlet-i Aliyye ve diğer kitaplarını,

Osman Turan'ın, Selçuklular ile ilgili çalışmalarını İNCELEYEREK OKUDUM..

2000 Yılının Temmuz ayında emekli oldum..

EMEKLİ OLDUĞUM GÜN DEDİM Kİ:

Hayalimdeki Türkiye için; Benim 26 yıl sonra geldiğim yere, Devletim beni göreve başladığım gün getirebilmiş olsaydı.... MESLEĞİ BIRAKTIĞIM GÜNKÜ BİRİKİMİM, MESLEĞE BAŞLADIĞIM GÜNKÜ SERMAYEM OLABİLSEYDİ...

Bir Cihan Devleti'nin öğretmenleri böyle olmalıydı diye düşündüm, hâlâ da aynı düşüncedeyim.

BUGÜN 24 Kasım 2020

26 yıl görev, 20 yıl emeklilik...

Tevazuya gerek yok, plânlı olarak halâ okuyorum. Her yıl çok sayıda okul ve sivil toplum kuruluşunda konferans veriyorum..Ve böyleyken içtenlikle diyorum ki; ben, hayal ettiğim Türkiye'nin, Tarih Öğretmeninin yüzde 60'ını ancak temsil edebildiğime inanıyorum..

NEDEN DİYE SORABİLİRİZ

Nedenler çok.. Ama sonuç BİR TANE.. O da TÜRKİYE...

Türkiye'nin dünü; bugünkü ve yarınki hayalleri..Sorulması ve sorgulanması gereken bunlardır...

EĞİTENLERİN EĞİTİMİ:

Türk milli eğitiminin temel meselesi, EğEğitenlerin Eğitimi konusudur.

Cumhuriyet hükümetlerinin birbirini tamamlamayan; teori ve uygulamada da yeterli olmayan icraatları, Memleketin Yarasına Derman Öğretmenin yetiştirilebilinmesine engel olmuştur. -Tarafların- mevcut vaziyetlerine göre, bu ihtiyacın karşılanma umudu da -maalesef ki - görülmüyor..

Mesleğe başladıktan

sonra, öğretmenlerin kendilerini yetiştirme gayretleri de hedefi gerçekleştirecek ölçülere ulaşamıyor...

Geçmişte, sınırlı dönem ve alanlarda görülen güzel örnekler de olmuştur..Meselâ,

zaman zaman bazı durumlarını tenkit ettiğimiz Osmanlı İmparatorluğu Harp Okulu'nda kitap yazmamış hocaya görev verilmezdi..

1950'lere kadar liselerimizde ki öğretmenlerimizin çoğunun neşriyatı vardı..Kitaplar yayımlamışlar, dergiler, gazeteler çıkarmışlardı..

YA ŞİMDİ:

Örneği gene kendimden vereyim..

Ben 1985 yılında Lise Müdürü oldum ( Yıldızeli Pamukpınar Öğretmen Lisesi.)

Bir diplomam, - On Elma Sandığı- dolusu kitabım vardı.

Aynı Okulun 1942 yılındaki kurucu müdürü olan merhum Ahmet Önentürk ise Avusturya'da Öğrenci Davranışları üzerine pedagojik eğitim aldıktan sonra bu okula yönetici olmuş.

Yıl 1985....43 yıl öncenin neredeyse 43 yıl gerisindeyiz..

Hiç bir mazeret başarmaktan daha kıymetli değildir.

Şu an meslek sahiplerini tenzih ederek söylüyorum ki; tarumar edilmiş Öğretmenlik Mesleğini toparlamak zorundayız. Hedefimiz "Türk Milletinin mutlu, Türk Devleti'nin güçlü olması" ise; yapılması gereken bizi hedefe taşıyabilecek öğretmeni yetiştirmektir..

Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu işi çok rahat başaracak tecrübe ve birikime sahiptir.

Tek mesele vicdanları esir alan Gizli Müfredatların esaretinden kurtulabilmektir..

BU HAKİKATIN OLACAĞINA HEM İNANIYOR, HEM ÜMÎD EDİYORUM..

Bu vesile ile -Oku Emri-ne hizmet eden bütün Eğitim Mensuplarını; Cumhuriyetimizin kurucusu Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk ü, canlarımız Şehit Öğretmenlerimizi; Öğretmenliğine saygı duyan bütün öğretmenlerimizi saygıyla şükranla yadediyor; 24 Kasım Öğretmenler Gününüzü tebrik ediyorum..

 

You have no rights to post comments

Köşe Yazarları


Annemin Ardından...
Cuma, 25 Ağustos 2023
...
TÜRK BAYRAMI: NEVRUZ
Salı, 29 Mart 2022
...

An itibariyle ziyaretci sayısı:

78 ziyaretçi ve 0 üye çevrimiçi