Çok Kullanılan Mitolojik Yanlışlar

Mahir Şanlı

İçinde bulunduğumuz çağı iletişim çağı olarak adlandıranların sayısı azımsanmayacak ölçüdedir. Ki ben de bunlar arasındayım.  İletişimin hayatımızı kolaylaştırdığı yadsınamayacak bir gerçekliktir. Habere, bilgiye ve insanlara ulaşmak geçmişle kıyaslanmayacak derecede basitleşmiştir.  Bu durumun faydaları olduğu gibi çok ciddi zararları da vardır. Bu zararların başında da yanlış bilgilerin ve yalanların kolayca yayılması gelmektedir.

Mitoloji ilgi alanıma girdiği için ben bu yanlışların mitoloji ile alâkalı olan kısımlarına değineceğim.  Bu yalanları sorgusuz sualsiz gerçek olarak kabul edenlerdenseniz eğer bu yazı sizi rahatsız edecektir. Baştan uyarayım…

 

“Bozkurt işareti Türklerin 10.000 yıldır kullandığı bir işarettir.”

 

Bozkurt Türklerin milli sembollerinden biri ve en önemlisidir.  Bunu inkâr eden tarihle ve gerçeklerle çelişir. Bu sembolü el işaretiyle göstermenin tarihi iddia edildiği gibi binlerce yıl eskiye dayanmamaktadır. “Bozkırda atlılar birbirlerinin Türk olup olmadıklarını anlamak/anlatmak için bu işareti kullanırlardı.” Argümanı kulağa hoş gelse de gerçekte herhangi bir karşılığı yoktur. Bırakın binlerce yıl geçmişten delil aramayı, 100 yıl öncesine, Türkçülüğün yavaş yavaş vücut bulduğu dönemden dahi bu işaretin kullanıldığına dair bir delil bulunmamaktadır.

 

Benim ulaşabildiğim kaynaklarda (Bkz. Hanım Halilova’nın röportajları) Alparslan Türkeş’in Azerbaycan’da yapılan bir toplantı sırasında bu işareti gördüğü geçmektedir. Türkeş’in bu işareti beğenmesi, sonrasında Türkiye’de kullanması ve bunun da Türk milliyetçilerince benimsenmesi bozkurt işaretinin Türkiye’de yaygınlaşmasını sağlamıştır.  Bu bilginin doğru olmadığını savunan kişilere de 1980 öncesi Türk milliyetçilerince düzenlenen miting, yürüyüş ya da toplantılarda çekilen fotoğrafları incelemelerini tavsiye ediyorum. Sarkık bıyıklı, bozkurt bayraklı gençlerin kaçı bu işareti kullanmıştır? Cevap bu iddiayı tasdik etmektedir.

 

“OZ Tamgası 15.000 yıllık Türk simgesidir!”

 

Svastika ya da gamalı haç sembolü olarak bilinen simgenin 15.000 yıllık Türk simgesi olduğu iddiası da bir başka yanlış bilgidir. Çatalhöyük’ten Tibet’e kadar çok geniş bir coğrafyada svastika sembolünün kullanımına rastlamaktayız. Toplumlar ve kültürler birbirleriyle tarihin ilk zamanlarından beri etkileşim halindedirler ve bu sembol de bu etkileşim sayesinde onlarca toplum tarafından kullanılagelmiştir. Türklerin kullandığına dair örnekler de mevcuttur. Sivas ve Amasya’da bulunan camilerde kullanılan motifler bunlar arasında en bilinenleri olarak öne çıkmaktadır.

Ben bu işaretin tarihin hiçbir döneminde Türklerce kullanılmadığını iddia etmiyorum.  Benim yanlış bilgi ve yalan olarak nitelediğim şey bunun “Türklere ait bir simge” olduğu hatta “Tengri’nin simgesi” olduğu iddialarıdır.  Bu iddiaları doğrulayacak “Youtube videoları” veya “Facebook grupları” dışında herhangi bir delile rastlamadım çünkü. Özellikle semboller ve motifler konusunda çalışmış olan Emel Esin’in kaynak eserinde bir kez bile bu simgenin isminin anılmamış olması bu iddianın içinin ne denli boş olduğunun kanıtıdır. Keza Bahaeddin Ögel, Yaşar Çoruhlu, JP Roux, Radloff, Anohin, Harva gibi Türkologların kaynak eserlerinde de bu simgeyle alâkalı bir bilgi yer almamaktadır. 

 

“Nardugan ve Ayaz Ata bizden Hristiyanlara geçmiş; Noel ve Noel Baba kavramları bu şekilde doğmuştur.”

 

Bu yazıyı yazmama sebep olan asıl iddia buydu. Hazır yazıyorken diğerlerine de değineyim istedim. İslam öncesi Türkler dendiğinde güneşin nar değil KÜN olarak adlandırıldığını bilmemek olmaz. O yüzden bu bayramın isminin etimolojik açıklaması savın baştan havada kaldığını göstermektedir. Bunun yanında bu bayramla ilgili herhangi bir yazılı kaynak da bulunmamaktadır. Eski Türklerin bozkır halkı olduğu, göçebe olarak yaşadığı malûmdur.  Bu durum onların gökyüzü hareketlerini ve mevsimsel değişimleri iyi takip etmelerini sağlamıştır. Bununla beraber Türklerin hayvancılıkla uğraştıklarını, konar-göçer diğer topluluklar gibi biricik geçim kaynaklarının hayvanlar olduğunu da akılda tutmakta fayda var.

 

Tüm toplumlarda olduğu gibi Türklerde de bayramlar, festivaller, şenlikler bulunmaktadır.  Bunları belirleyen etkenler olarak da yaşamlarına yön veren unsurlar öne çıkmaktadır. Bunlar havaların ısınması, toprağın canlanması, hayvanların yavrulaması, sürüye katılması gibi dönemler öne çıkmaktadır.  Bugünkü Noel benzeri bir bayramın eski Türklerde de bulunduğuna dair bir delile rastlamadık. Ağaca bez bağlama âdeti ise bizde bambaşka anlam ifade etmekte, Noel ağacı üstündeki süslerle bir ilgisi bulunmamaktadır.

Son olarak Ayaz Ata’ya gelelim. Ayaz Ata Sovyetler tarafından Noel Babaya alternatifi olarak düşünülmüş ve SSCB vatandaşlarına sunulmuş bir figürdür. Bu figürün Türkistan halkları tarafından kabulünü sağlamak amacıyla Ayaz kelimesinin tercih edilmiş olması kuvvetle muhtemeldir.

 

Bugün Ayaz Ata iddialarını temellendirmeye çalışanların başvurduğu yöntem ise Ay Ata ile Ayaz Hakan’ın birleştirerek tek bir figür hâline getirmektir. Ayaz Hakan Gök Tanrı’nın kendisidir. Ay Ata ise bugün Ay Dede olarak kullanageldiğimiz ayın kişileştirilmiş hâlidir. “Gün ile gecenin savaşı” argümanının benzerine ise ay tutulmalarında rastlamaktayız. Ayın, yedi başlı ejderhalar ya da kurtlar tarafından yenmesi ve kızıllaşması miti, bahis konusu anlatımı andırmaktadır.

 

Bu üç konuyu da uzun uzun örneklerle anlatmak, yanlışlığını ispatlamak mümkündür ancak bu yazı için bu kadar örneğin yeteceğini umuyorum. Bu üç yanlış bilgi de iletişim çağının avantajını sonuna kadar kullanmış, olabildiğince fazla beyne nüfuz etmeyi başarmıştır. Bugün bu bilgilerin yanlış olduğunu kibarca ifade eden herkes inanılmaz derecede lince maruz bırakılmakta, doğruyu söyledikleri için âdeta çarmıha gerilmektedirler.

 

Bu yazı sebebiyle muhtemelen ben de linç edileceğim ama önemli değil. Türk mitolojisine âşık bir kişi olarak, yalanlar yerine gerçeklerle, insanlara Türk mitolojisini sevdirmeyi kendime ödev biliyorum.

 

Ne mutlu ki böyle zengin bir kültürün evladıyım.

Ne mutlu ki Türk’üm…

 

You have no rights to post comments

Köşe Yazarları


Annemin Ardından...
Cuma, 25 Ağustos 2023
...
TÜRK BAYRAMI: NEVRUZ
Salı, 29 Mart 2022
...

An itibariyle ziyaretci sayısı:

75 ziyaretçi ve 0 üye çevrimiçi