“Benim tanıdığım Meral Akşener” diye başlayan köşeli cümleler kurup ahkâm kesecek değilim.
Ancak sosyal medyada sıkça rastladığım bu nevi cümleler üzerine zaruri birkaç kelam edeceğim.
Unutmayınız; siyasette 24 saat çok uzun bir süredir ve siyaset tamamen “nasip” işidir.
Nihayetinde siz de ben de, ne muhtemeli ne de muhali birebir bilemeyiz.
En fazla, tahminimizi, arzumuzu ya da temennilerimizi yazar dururuz.
Ancak unutmayalım; yazdıklarımızda, ne kadar gizlesek de, satır aralarında niyetimizi açığa vururuz.

 .
Bildiğiniz gibi gündem bir anda değişti.
Afyon toplantısı için ana hatları ile bir “yerel seçim” projeksiyonu hazırlamış, orada görüşülmek üzere makama sunmuştum.
Raporun akıbeti ne oldu diyemeden, kendimi “kriz masasında” buldum. 
Çok şükür; altı ay, bir sene öncesine göre çok daha kurumsallaşmış, çok daha avantajlı ve gerektiğinde her türlü krizi yönetebilecek birimlere/uzmanlara sahip bir Genel Merkezimizin olduğunu gördüm.
Öyleyse, paniğe gerek yok:
Ana arı olmadan petek yaşamaz.
Bir petek oğul verecek aşamaya gelir, binlerce arı bir anda birbirine kenetlenerek petekten dışarı çıkar. Ancak ana arı peşlerinde/yanlarında değilse, derhal peteğe ya da ana kraliçenin bulunduğu yere dönerler. (İlk aşama yarın)
Bilirler ki, ana kraliçe başlarında olmadan hayatlarını sürdüremez, “eşek arılarına” yem olurlar.
Genel Merkezimizde olsun teşkilatlarımızda olsun, bu hakikatlerin şuurunda olan ve asla maceraya prim vermeyecek yeterince insanımız var.
.
Diğer yandan, bilinçli bir şekilde, hakaretamiz mukayeselerle karşılaşıyoruz.
Överken söver gibi kasıtlı laflar bunlar. Dostane değil. Hiç dostane değil.
Neymiş efendim; O’nun tanıdığı Akşener Bahçeli’ye benzemez, sözünden asla dönmezmiş.
Gidip gelip 3 Kasım 2002 akşamını gündeme getiriyor, 16 sene öncesi ile bugünü kıyaslıyorlar.
Hadi ordan!
Sizinki, Ağrı Dağı ile Lut çukurunu karşılaştırmak gibi bir şey:
-Akşener, Türk dünyasının Başbuğ’unun hazır koltuğuna mı oturdu!
-Akşener, daha bir buçuk yılı varken iktidarı bırakıp mı kaçtı!
-Akşener, başbakanlık ayağına gelmişken Kocayayla’da erken seçim mi istedi!
-Akşener %18 oyu, kendi istediği erken seçimde %8’e mi düşürdü!
-Akşener, Meclis’te birinci duruma gelmiş partisini baraj altında, Meclis dışında mı bıraktı!
-Akşener bu şekilde, Türk siyasetinin en büyük ihanet projesinin yolunu mu açtı, bu günlerin ihanet taşlarını mı döşedi!
Hayır, hayır, hayır!
.
Bilen de bilmeyen de yazıp konuşacağınıza, azıcık yakın siyasi tarih öğrenseniz ya!
Çok partili siyasal hayata geçtiğimizden bu yana, bir darbenin arkasından, yani siyaset masasının üstü tümden boşaltılarak hazır teslim edilenler dışında, yeni bir parti kurup girdiği ilk seçimde partisini hem de grup kurarak parlamentoya sokabilmiş kaç lider var?
Ben söyleyeyim:
*Sıfır barajın olduğu 1946-1980 yılları arasında sırasıyla; 
1-1946 Celal Bayar, Demokrat Parti, %13 0y, 61 milletvekili,
2-1969 Turhan Feyzioğlu, Cumhuriyetçi Güven Partisi, %6,6 oy, 15 milletvekili,
3-1973 Ferruh Bozbeyli, Demokratik Parti, %11,9 oy, 45 milletvekili,
4-1973 Süleyman Arif Emre, Milli Selamet Partisi, %11,8 oy, 48 milletvekili.
*Yüzde 10 ülke barajının olduğu 1980-2018 yılları arasında ise sırasıyla;
1-2002 Recep Tayyip Erdoğan, Ak Parti, %34,3 oy, 363 milletvekili,
2-2018 Meral Akşener, İYİ Parti, %10 oy, 43 milletvekili.
Diğer şartları; adaletsizlikleri, engellemeleri, yok saymaları hiç konu etmeden soruyorum: 
Son 35 yılda, yeni bir siyasi parti kurup, ilk seçiminde parlamentoda grup kurabilen, bu iki isimden başka bir lider var mı? YOK (Ecevit’in DSP’si ilk seçiminde değil, 6 yıl sonra ancak 7 vekille meclise girebilmiştir)
Ve bu iki isim bugün, işin gerçeği, en ciddi, en önemli iki rakip değiller mi? EVET
“Mesele anlaşılmıştır” demenizi bekliyorum.

Akşener bir şey kaybetmedi.
Hatta İYİ Parti de kaybetmedi.
Akşener, sizin işbirliği ile batırdığınız rejimi/cumhuriyeti, demokrasiden yana güçlerle dayanışarak sandıkta kurtarmayı ummuştu, düşünmüştü, inanmıştı, bunu ciddi ciddi hedeflemişti. 
Vekilliği milyon kere garanti iken, cumhurbaşkanı adayı olup, kendini değil, Türkiye’yi düşünmüştü.
Türkiye İYİ olacak, Türkiye İYİ olsun demişti.
Olmadı, başaramadı.
İYİ Parti değil, Akşener hiç değil, Türkiye kaybetti.
Meral Hanım başaramadı da Türk milleti mi başardı; seçmen mi başardı; cumhuriyetçiler, demokratlar, ulusalcılar, milli güçler, kuvva-i milliyeciler mi başardı!
HAYIR. Milletçe kolayı seçtik, sorumluluktan kaçtık, algıya yenildik. 
.
Uzmanlar, azmanlar, yozmanlar.. ekranlarda yol göstericilerimiz oldu.
Nagehanları kılavuz, Selvileri Yavuz, bilumum yamukları DÜZ sandık. Ağızlarına bakıp ayakta uyuduk.
Bilge lider sıfatını yakıştırdığımız Temel Reis, kendinden bekleneni verebildi mi?
İnce ayar Muharrem, CHP genel başkanlık koltuğunu düşündüğü kadar Türkiye’yi, rejimi düşündü mü?
İngiltere’de masaya oturanlar, birkaç fazla vekillik karşılığında “başkanlık oylarını” saraya toptan pazarlamadılar mı?
Ulusalcı-vatancı emekli paşalarımız, iddialı ve çok bilmiş liderleri “kendisi için toplanan imzadan daha az oy alırken”, oylarını nereye, kime vermiş olabilirler? 
“Vekillikte üç hilalden başkasına mühür basamam ama tayyibe de asla oy vermem, oyum kesinlikle Meral Hanım’a” diye karşımızda yemin billah eden katıksız(!) ülkücülerin kaçı sözünü tutabildi? 
Son bir soru daha: Yatalak olanın bile ayağına sandık götürülür ve biat ehlinin tamamı oy kullanırken, çoğu şimdiki eleştiri erbabı içinde olan, oy kullanma zahmetinde bulunmayan tuzu kuru 8 milyonun suçu da mı Meral Hanımın?
Bu soruların cevabını vicdanlarınızda verin ve öylece söyleyin ki, herkes başarılı da bir tek Akşener mi başarısız.
Bu iş; “arada 10 milyon fark vardı, ne yapabilirdim, adam kazandı” diyerek geçiştirilemez.
Arada sadece 700 bin oy fark var ve o da zaten yurtdışı oyları idi. Ama devletin resmi ajansı yayını yüzde 74’ten başlattı. 
Buna rağmen mesela, gelecek mahalli seçimde yurtdışı oyları olmayacak. Demek ki birileri için tehlike geçmiş değil.
İşte o yüzden, sistematik bir şekilde sonuçlar ayarlanıp; partisi içinde, partisi dışında, her kulvarda, her platformda “Meral Akşener itibarsızlaştırılmak istendi” ki, birileri için tek ve en büyük tehlike, temelli bertaraf olsun.
.
Şimdi başa dönüyorum ve geçen gün yazdığımı tekrarlıyorum: 
Hiçbirimiz bulunmaz Hint kumaşı değiliz ama İYİ Parti özelinde aramızda bir Hint kumaşı varsa, o da, hiç tartışmasız Sayın Meral Akşener’dir.
Evet, o bir kadındır, o bir annedir. O bir eştir. Hepimiz gibi o da bir nefis taşıyor. 
Hiçbirimizin ağlama duvarı olmak, ömür boyu karın ağrılarımızı dinlemek/gidermek mecburiyeti yoktur.
İkide bir “sizinle şu kadar km. yol yaptım” deyip kendisinden bedel isteme hakkımız da yoktur.
Sadece siyasi değil, insani nezaket bile, karşısında konuşurken hepimize, belli bir üslup ve saygı dili dairesi içerisinde kalmayı da emreder. Konuşurken de, yazarken de öyle..
Buna rağmen, düşmanı aratmayacak “sözde eleştiri dili” ve sosyal medya gevezeliğini abarttıkça abarttık.
Kendisinden “apula apula” diye söz edenimiz de, “benim tanıdığım Akşener asla dönmez” diye sözde iltifat edip “paye” lütfeden de, samimiyetsizdir ve de -şu aşamada- dost değildir. 
Bu tiplerin durdukları yer, hizmet ettikleri yön, bir kez olsun Partimizin adını doğru telaffuz etmeyip, İP İP diye geveleyen malum zat ile ve onun efendisi ile aynı yer, aynı istikamettir. 
Bütün bunları bildiğimizi, not ettiğimizi bilmelerini isterim.
.
Meral Akşener’in bana zerre bedel borcu yok.
İrfan ÇEP olarak benim İYİ Parti’ye ihtiyacım yok, ama rahatlıkla ve net olarak görüyorum ve diyebilirim ki İYİ Parti’nin bana ihtiyacı var. 
Ama asıl önemlisi, İYİ Parti’nin Meral Akşener’e, Türkiye’nin de İYİ Parti’ye ihtiyacı var. Hem de şiddetle ihtiyacı var.
İşte o yüzden, diyor, istiyor ve temenni ediyorum ki; benim/bizim bildiğimiz/anladığımız Meral Ablamız, bizi yarı yolda bırakmaz; Türk milletinin son 35 yılda doğmuş yegâne siyasi alternatifini, yegâne umudunu tasfiye memurlarının inisiyatifine terk etmez.
Seçimli olağanüstü kurultay talep etmişsiniz Sayın Genel Başkanım. 
Sizi gayet İYİ anlıyoruz. 
Aynen belirlediğiniz gündeme göre, 12 Ağustos’ta gereğini yapacağız.
Saygılarımla.
.
İrfan ÇEP

 

You have no rights to post comments

Köşe Yazarları


Annemin Ardından...
Cuma, 25 Ağustos 2023
...
TÜRK BAYRAMI: NEVRUZ
Salı, 29 Mart 2022
...

An itibariyle ziyaretci sayısı:

127 ziyaretçi ve 0 üye çevrimiçi