TÜRKİYE’Yİ “KIRIMA UĞRATTILAR!!”….

Suna YEŞİL 

 

Yine kürsüdeydi…Sıcağı sıcağına aldığı bir haber üzerine konuyu izah ediyordu dinledik:

“ BİR HELİKOPTERİMİZ DÜŞÜRÜLDÜ… Bunlar bunun karşılığını misliyle görecekler…SAVAŞTAYIZ…Bu şeyler olacak tabii ” dedi Türkiye Cumhuriyeti devletinin Cumhurbaşkanı…

Neden dedi?...

Çünkü; 10 Şubat günü “zeytin dalı harekatı” kapsamında “savaşan” askerlerimizin kullandığı Atak helikopteri düştü ve iki askerimiz şehit oldu…

Sayın Cumhurbaşkanının sıcağı sıcağına elan yaptığı açıklamadan hemen sonra, sayın başbakan konuştu ve dedi ki; “Atak helikopterimiz düştü…Herhangi bir dış müdahale olup olmadığı konusunda elimizde delil yok”…

Ve TSK açıkladı: “Atak helikopterimiz kırıma uğradı düştü…”

Peki merak etmeyelim mi “helikopterin “KIRIMA UĞRAMASI” ne demektir?...

El cevap: yani TSK’nin dediğine göre: GERİ DÖNDÜRÜLEBİLİR HASARA UĞRAMASI … Bu esnada yaralanmaların olabileceği ama can kaybının yaşanmadığı hadiseler oluyor kırıma uğramak.

Yani bir başka ifadeyle söylersek: helikopterin yeniden tamir edilebileceği şekilde hasar görmesidir, kırıma uğramak……

Şimdi durduk yerde bunca felaketin arasında bir meselemiz daha oluşmuş oluyor ki; Biz GARİP MİLLET olarak : Kime inanacağız?...

Üç ayrı açıklama…

Kırıma razıydık be!!…

Helikopteri onarırdık….!!!!!

Ve kuzularımız da ölmez, anaların ciğerine ateş düşmez, bir ümit, çocuklarımızı da yaralıysa tedavi ederdik…

De…Öyle olmamış…

Hepten kırılmışlar ki: İki şehit daha geldi vatan topraklarımıza yatmak için…

Daha bu iki kuzumuzun acısıyla dövünüyorken, bir çatışma ve dokuz ışığın daha söndüğü haberiyle allak bullak oluyoruz milletçe!!

Küllerini teslim ettiler sanduka içinde!!!!….

Ağlasam mı ağlasam mı…Vay Mehmet’im Vayy….

“Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın!!

Hercü merc ettiğin edvara da yetmez o kitap….

Seni ancak ebediyetler eder istiab…” ..( Mehmet Akif Ersoy)…

Haberleri izlerken ülkeme hükümet eden AKP’sinin başbakanı parti kongresinde konuşuyor Afrin’i anlatıyorken, muhalefeti de bilgisizlikle itham ediyordu ki; taraftarları coştukça coştu: “Başbakanım çıkışta bizi de götür Afrin’e”… diye bağrıştılar…

Başbakan gülerek cevapladı:

“Çıkışta hazır olun”….

Hicap….Sıkıntı... Ve …Saklanmak istedim bir yerlere…

Gözlerimi kapadım…Kulaklarımda uğuldayan ardı ardına eklenen sesleri dinledim…

Ve sayın Cumhurbaşkanı hiç susmadan gürleyerek konuşmaya devam ediyor:

“Dün sayısal olarak çok kabarık miktarda füze depolarını imha ettik.. Tabi bunlar çıldırtıyor bunları..Bizim bir helikopterimiz gidecek, ancak bunun bedelini misliyle değil, kat kat fazlasıyla ödeyecekler”..

Kim ya da, doğru cümleyi kurmak için, kimler demek doğrusudur, kimlerdir; “ füze depolarını imha edip de kıskançlıktan çıldırttığımız bu güçler”????

Bize yapılan açıklamaya göre operasyon yaptığımız güruh; PYD-YPG adı verilen ve PKK denen silahlı terör örgütünün, Suriye’de ki siyasi kanadını teşkil eden terör örgütüdür, biliyoruz…

Hani bir zamanlar , ülkemizde kırmızı halılarla, adam yerine konarak karşılanan Salih Müslim adında ki müsveddenin başkanı olduğu örgütten bahsediyorum…

Zaten o yüzden değil midir ki, büyük Türk Milletinin devleti Türkiye Cumhuriyetinin ORDUSU bunların üzerine gönderilirken, bu hamle, savaş değil de; “zeytin dalı operasyonu” olarak ilan edildi…

Yani ….

TÜRK ORDUSU SAVAŞA gidiyor denmedi…

Gerçi aklı yeten millet bunun bir savaş olduğunu biliyorduk…

Ama…Devletin tek hakiminin sözünün üstüne söz söylemek artık büyük sıkıntılara gark olmayı da beraberinde getirdiğinden, ağanın lafının üstüne laf söylenmez düsturuyla aziz millet PISIP oturdu…

Pısmayanlar da vardık tabii…Ki konuşuyor sorguluyoruz…. Mesela çok basit bir sorudur, soruyoruz:

Savaş ne demek???

Öyle ya, benim devletim, resmi adıyla söylersem , Türkiye Cumhuriyeti Devleti, şu anda savaştaysa eğer, karşısında ki devlet kimdir?

Merak edince bakıyorsun , bakınca da görüyorsun…

Gördüklerinin ardından sorular dizi dizi sıralanıyor dilinin ucunda:

Evvela öğrenmek istiyorsun evet; savaş nedir?...

Cevabı da biliyorsun ya, hemen veriyorsun:

Savaş evvela ikiye ayrılarak izah edilir azizim…

1-Devletlerin aralarında ki ekonomik ve siyasal anlaşmazlıklar neticesinde, siyasi ve diplomatik ilişkilerini keserek, birbirlerine karşı ORDULARIYLA giriştikleri silahlı eylemlere savaş deniyor…

2-Bir ülkede siyasi toplulukların ya da sınıfların, yönetimi ele geçirmek için giriştikleri silahlı eylemlerde , iç savaş olarak izah ediliyor…

Biz bu ikinci açıklamaya karşılık olacak iç savaş tehlikesine karşı da yakın zamanda savaşmıştık!

Şanlı Türk Ordusu ve hatta polisi, devlet yöneticilerinin kararıyla, dağdan indirip de savaş düzenine geçebileceklerine- hayrettir ki- ihtimal verilmeyen PKK teröristlerine karşı, resmi açıklaması OPERASYON olan savaşı vermişti biliyoruz…

Ülkemizin doğu ve güneydoğusunda, bir zamanlar “çözüm süreci” kapsamında başlatılan açılımlar çerçevesinde, dağdan bölük bölük indirilen teröristlerin ayağına, hakim beğler, savcı beğler develt emriyle kopturarak gitmişlerdi…

“ Hadi pişmanım dede seni af edelim” dedilerdi…

Teröristlerse; “PİŞMANIM” dediler mi demediler mi bilmiyoruz…

Ama bildiğimiz net bir şey var ki, bu hainler benim ülkemin topraklarında, askerimin, polisimin, vali beğlerin, devlet adamlarımın gözünün içine baka baka savaş düzenine geçmişlerdi, hatta neredeyse her gün yurt sathında TÜRK BAYRAKLARINI direklerden indirecek kadar da cürete sahip olmuşlardı…

Ve o zamanlara rastlar, bölgedeki devlet dairelerinin önündeki tabelalar dahil her yerden ,- T.C.- Türkiye Cumhuriyeti ibaresinin kaldırılması…

Suçları yoktu ki askerin polisin hatta vali beğlerin…

Emir yukardan gelmişti…

Uzatmayayım…Sonuç olarak, asker ve polis; devlet tarafından bu teröristlere verilen onca serbestlikten sonra, bir gün aniden, aynı DEVLET yöneticilerinin , bu kez, aynı teröristlerin İÇ SAVAŞ çıkaracaklarını anlaması ve ilan etmesiyle, bu seferde terörle mücadeleye girişmişlerdi…

Esasen asıl ifadeyle söylemek gerekirse göz göre göre gelen İÇ SAVAŞI, ;ASKER ve POLİS yine birlikte bastırmışlardı!! Geriye doğru uzandığımızda daha ne kadar olmuştu ki derseniz; ben çok iyi hatırlıyorum, daha dün gibi deriz…

Allah hepsinden razı olsun….Şehitlerimiz ve gazilerimiz haklarını helal ederler inşallah…

Ve….Şimdi Afrin savaşında, 25. günü çoktan devirdik, bu kez de orada büyük bir tehlike oluşturduklarını bildiğimiz, ABD destekli hainlerin güdümünde ki başıboş denebilecek çapulcu sürüsüne karşı geç kalmış da olsak, akın başlattık…!!

Biz Türk Milletine, devleti yönetenlerin, her söylemlerinde “ terör örgütü” olarak lanse ettikleri bu ÇAPULCULARIN , çok sayıda füzesinin olduğu depolarını falan uçuruyormuşuz şimdi…

Ve bu yüzdende , çapulcu güruhları: Çıldırıyorlarmış….

Aklıma DEVLETİMİN yeni kurulduğu yılları takip eden ilk beş yıl geldi….

Bu gün hala, başımıza bela olan Haçlı Birliğinin, bir asır evvelinde , sistematik biçimde uyguladığı siyasi hamlelerle içten kuşattıkları ve devşirmelerin hakimiyetine sevk ettikleri Osmanlı Devletini, evvela diplomatik yollardan zayıflatıp, sonrasındaysa, ordularıyla yıka yıka bitiren bu iblislere inat, Türk milleti ezeli tarihini tekerrür ettirip, bir kez daha liderini çıkartmış ve onun önderliğinde ayağa kalkıp, Anadolu’yu kaşarlanmış bu düşmana yar etmemişti…

Ve bu gün ki MİSAK-I MİLLİ sınırlarını da, kanını döke döke vatan eylediği topraklarda çizdirmişti…

Durmadı bu iblis güruhu o zamandan bu zamana kadar, biliyoruz…

Saymakla bitmeyecek, adı “Kürt isyanları” olarak anılan VATANIN DOĞU VE GÜNEYDOĞUSUNDA sürekli ayaklanan, adı şeyhler, şıhlar, ağalar olarak bilinen ceberutları bu Haçlı Birliği hep kullandılar…

Ama… Türkiye Cumhuriyetini yıkamadılar!!!

Çünkü o gün DEVLETİN BAŞINDA; bu gün , yeniden yer altından mantar gibi yer üstüne çıkmalarına izin verilen, o şıhlar, şeyhler ve ağaları, inlerinde imha eden ve uzantıları bu güne kadar gelen haçlı güruhuna o zamanlarda kanmayan ; MUSTAFA KEMAL ATATÜRK gibi bir TÜRK MİLLİYETÇİSİ vardı!!!

Türk milliyetçisi dedim, çünkü silah arkadaşları ve milletiyle kurduğu yeni devletin adını , KENDİ ADIYLA özdeşleştirmeye tavassut etmeyip, milletinin ismiyle özdeşleştirip; TÜRKİYE diyecek kadar hırslarından arınmış bir MİLLİYETÇİ, bizzat cephede orduların başında savaşacak kadar da gözü pek, cesur- savaşçı ırkının en gözde örneğiydi!!!

İşte şimdi daha 100.yılını doldurmayan bu genç Cumhuriyet bu gün yine aynı Haçlı Birliğinin yıkım projesi neticesinde, maalesef sarılmıştır!!!

Sınırımızda, ABD askeri birlikleri konuşlanmışken, cepheden şehit haberleri gelmekte, gazilerimizdense haberimiz dahi yoktur!!!

Ve iki DEVLET bir olmuş konuşuyor…

Adının başında BİLGE yazan sayın DEVLET diğeriyle yarışıyor:

“ Eğer yeri gelirse, ben de bir Bozkurt gibi en önde Afrin’e gider savaşırım”…Diyor…

Karşımızda ki çapulcu dediğimiz silahlı güçlerin FÜZE depolarını imha ediyorken, Her gün şehit haberiyle sarsılıyoruz, tanklarımız yanıyor, Mehmetlerin naşı kül olup, helikopterimiz düşüyor…

Ve bizim DEVLET erkanı, hala “yeri gelirse” den bahsediyor…

Eyyy Türk Milleti!!! Bak ve gör: Türkiye KIRIMA UĞRAMIŞ HELİKOPTER GİBİDİR……

Herkes bilmelidir ki:

Bu devlet; lafla kurulmadı…Laf etmenin gücüyle de yıkılmamalı, yıkılmayacak!!!…

You have no rights to post comments

Köşe Yazarları


Annemin Ardından...
Cuma, 25 Ağustos 2023
...
TÜRK BAYRAMI: NEVRUZ
Salı, 29 Mart 2022
...

An itibariyle ziyaretci sayısı:

276 ziyaretçi ve 0 üye çevrimiçi