GÖKKUŞAĞI
 
 
 
Hani ilk bahar;
 
Aylardan nisandı…
 
Bir yağmur yağıyordu
 
Kovadan dökülürcesine.
 
Kendimizi bir kesme ağacının
 
Altına atmıştık
 
Bir yıldırım sesiyle.
 
 
 
Saçlarımız sırılsıklam,
 
Dişlerimiz trampet çalıyordu,
 
Biz gönülden bağlanmıştık
 
Bir birimize,
 
Göklerse ağlıyordu!..
 
 
 
Bir başka ritimde
 
Çarpıyordu yüreklerimiz.
 
Ellerimiz birbirine kenetlenmiş,
 
Birbirine çakılmıştı gözlerimiz.
 
 
 
Yağmurdu, gök gürültüleriydi
 
Bizi birbirimize bağlayan.
 
Boşandı ellerimiz,
 
Açıldı birbirine kollarımız.
 
 
 
Yapıştı birbirine
 
Bütün gücüyle
 
Alev alev yanan dudaklarımız.
 
 
 
Ne kadar kaldık öyle,
 
Bilmem kaç saat!
 
Mutluluk
 
Kapılarını açmıştı bize,
 
Bizimleydi her şey,
 
Bizimleydi saâdet!
 
 
 
Sarı, mor, mavi…
 
Ve yan yana duruyordu
 
Yeşille al!..
 
Al beni kollarının arasına,
 
Ben mutluluğa ereyim,
 
Sen istediğin şeye dal!
 
 
 
 
 
Ey gök kuşağı;
 
Kaçma sana geliyoruz.
 
O renk cümbüşlerinin arasında,
 
Bize de bize de yer ver diyoruz.
 
 
 
 
 
 
 
Ellerin olsun mor, mavi…
 
Ellerin olsun kırmızı.
 
Al bizi, ne olursun al!..
 
Dursun acılarımız,
 
Bitsin yüreklerimizdeki sızı.
 
 
 
El ele çıkıyoruz
 
O ağacın altından.
 
Yapraklar üzerinde
 
Güneşin ışınlarını seyrediyoruz.
 
O ışıklar kümesinden
 
Sıyrılarak adım adım
 
Sevgi denizine gidiyoruz.
 
 
 
Uzakta yedi renk cümbüşünden
 
Oluşan bir gök kuşağı,
 
Bir şahane kemer!
 
Altından geçilirse onun,
 
Kız oğlan, oğlan kız
 
Olurmuş meğer(?!)
 
“Haydi!” diyor
 
“Koşup geçelim altından”
 
“İstersen gel!
 
Sevgi denizine uzanalım,
 
Vazgeçelim dünya saltanatından.”
 
 
 

 

 

 

 

 

You have no rights to post comments

An itibariyle ziyaretci sayısı:

56 ziyaretçi ve 0 üye çevrimiçi