M. Ali Kalkan - Daha Çoğuz, Daha Çoğuz
- Yayınlanma: Cumartesi, 02 Temmuz 2022 22:59
- Kategori: Mehmet Ali KALKAN
- Gösterim: 849
Gönlümden...
"Yoksa şu yaprakta Yavuz,
Yoksa şu sayfada Oğuz,
Biz de yoğuz, biz de yoğuz."
Arif Nihat Asya
Necdet Özkaya, Yavuz Özkaya, Oğuz Özkaya.
Necdet Özkaya Ağabey 1940 yılında doğmuş. Babası doğumu yaptıran doktorun adını koymuş "Necdet" diye.
Yatılı okulda psikoloji hocası S. Ahmet Arvasi.
1962 de Adana'ya geliyor, ilk tanıdığı kişi Faruk Akkülah.
Türkçüler Derneği, Türkiye Milliyetçiler Derneği Adana Şube Başkanlığını yapıyor. Genel Başkan bir dönem Necdet Sancar, bir dönem Hüseyin Nihal Atsız.
1967 de askere gidiyor, asker arkadaşları Ayvaz Gökdemir, Nevzat Kösoğlu.
Hani askerde tekmil verilir ya.
Acemi birliğinde birbirlerine tekmil veriyorlar her şehirdeki arkadaşlarının adlarını kullanarak. Meselâ "Kayseri Murat Yıldız" diyor biri, öteki tanıyor. Diğeri "Muğla Ahmet Bulut" diyor diğeri tanıyor. Türkiye'deki bütün şehirleri sayıyorlar, hepsi birbirini tanıyor veya sayı o kadar az. Mehmet Niyazi Ağabey anlatmıştı bunu.
1971 muhtırasında bütün dernekler kapanıyor, Adana Kültür Derneği kuruluyor. Başkanı Necdet Özkaya.
Daha sonra Ayvaz Gökdemir Ağabey Milli Eğitim Bakanlığı'nda Öğretmen Okulları Genel Müdürü oluyor. Necdet Özkaya'da Ankara'ya gidiyor Genel Müdür Yardımcısı olarak. Adana otogarından çok kalabalık bir dost çevresi uğurluyor Ankara'ya marşlar eşliğinde.
1992 de devrin Milli Eğitim Bakanı Köksal Toptan görevden alıyor hocayı. İstanbul'a inince ortada soru falan yok, şöyle konuşuyor bakan gazetecilere "Bugün büyük bir dağı oynatarak buraya geldim." Arkasından da ilave eder; "Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Necdet Özkaya'yı görevden aldım."
Ben Adana Kültür Derneği'nde kaldım üç sene. Üniversite hayatım bu dernekte geçti. Kitap okurduk, günde her görüşten altı gazete alınır, her ay ciltlenip arşivlenirdi.
Bir konu hakkında aylarca araştırma yapar seminer verirdik. Yavuz Özkaya "Güzel Türkçemiz", Kadim Macit "Mevlâna'nın Mesnevisi", Mustafa Yeşil "Ömer Seyfettin'in Hikayelerinde Ülkücü Tiplerin Tespiti", Osman Kurban "Ahi Teşkilatı" anlatmıştı. Benim de Kültür ve Medeniyet idi konum.
Yavuz Özkaya da öğretmen olmuştu.
Türkiye'nin karanlık yılları.
12 Ocak 1979 da, bir Cuma sabahında üç kardeş evden çıkıyorlar. Komünist bir grup üç kardeşi tarıyor. Yavuz Özkaya şehit oluyor. Oğuz Ağabey gözünü kaybediyor.
Bir Cuma sabahında,
Yürüyen üç hilâldi,
Davaları mukaddes,
Dünyaları helâldi.
...
Yüreğimizde ok ok,
Hasreti kanat olsun,
Sayfalarda Yavuz yok,
Kalanlar âbâd olsun.
Ümidimiz dağ olur,
Yarınları oyalar.
Yel kayadan ne alır?
Durdukça Özkayalar.
Yavuz girer rüyama,
Şehitlerdir bize yar,
Ağabeyim yok amma,
Ağabeyim Oğuz var.
Böyle yazmışım yıllar önce.
Adana Kültür Derneği bizim için gerçek bir okuldu. O yılları Mehmet Hayati Özkaya P.K. 564 - İdeal Bir Neslin Hikayesi adıyla kitaplaştırmıştı.
Biz dernekte yatardık ama epey misafirimiz de olurdu. Orada on sekiz kişi kaldığımızı bilirim.
Kıbrıs'tan gelen talebelere yataklarımızı vermiş, kendimiz uzun bir müddet formika sandalyeler üzerinde uyumuştuk.
Necdet Özkaya Ağabey bazen Ankara'dan gelir terasta gece yarılarına kadar sohbet ederdik. Biz dinlerdik tabi.
Bir gün bir arkadaşımız "Abi Osmanlı Sosyolojisi çalışıyorum" deyince, sormuştu Necdet Ağabey "Hangi kaynaklardan faydalanıyorsun?" diye. O da bir roman ismi söyleyince uzun uzun muhabbet edilmişti.
Adana Kültür Derneği bir okuldu.
P.K.546 mektuplarımızın geldiği posta kutumuzdu. Onun için şöyle yazmıştı Abdi Savaş;
"Ey! PTT'nin en haysiyetli, en şahsiyetli, en karakterli ve en şerefli posta kutusu!
Görev yaptığın sürede, içine konan mektup, telgraf, davetiye, kutlama mesajları vs. gibi iletişim türlerinin hiçbirinde; ihanet, irtikap, yolsuzluk, art niyet, ve ikiyüzlülük bulunmayan zarfları sahiplerine ulaştırmanın haklı gururunu bizzat yaşadın. Ne mutlu sana! Hiç bir posta kutusu senin kadar şanslı olamaz. Bu yüzden sen, Adana Kültür Derneği'ne ait bir posta kutusu olmanın elbette sevincini ve mutluluğunu duymalısın, çünkü öyle bir yerdi ki senin mensubu olduğu yer; burada ayrılık gayrılık bilinmezdi. Müdavimlerinin tamamı kardeş gibiydi. Gündüz gözüyle eline gemici fenerini alıp 'Adam arıyorum adam' demene gerek yoktu. Çünkü o çatı altına gelenlerin tamamı 'gibisi yok adam'dı."
Bunları niye mi yazdım?
Kıbrıs Meclis Başkanı Zorlu Töre bir konuşma için Adana'ya gelmiş ve rahmetli Necdet Özkaya ve Yavuz Özkaya Ağabeylerin mezarını ziyaret etmiş.
Zorlu Bey de bizim Adana Kültür Derneği'nde beraber kaldığımız arkadaşlarımızdan.
Derneği anlatan uzun şiirde bir kaç arkadaştan şöyle bahsetmiştim;
"Amad, Soyhan'lıyım dedi,
Selçuklu da Kuş'u yedi,
Töre Kemal'den türedi,
Unutulmaz, unutulmaz.
...
Şehitlerimize, bu toprakları vatan yapanlara, atalarımıza, Necdet Özkaya'ya, Yavuz Özkaya'ya, Oğuz Özkaya'ya, Ayvaz Gökdemir'e, Nevzat Kösoğlu'na, Faruk Akkülah'a, S. Ahmet Arvasi'ye, Necdet Sançar'a, Hüseyin Nihal Atsız'a, geçmişlerimize Allah rahmet eylesin.
"Dağı görevden aldım" diye böbürlenen kişilerin, tozlu bir yolda at arabasının dingiline konmuş ,arkaya bakarak "ne kadar çok toz çıkarıyorum" diye konuşan sivrisinek kadar hükmü yok gözümüzde efendim.
Biz burada da ötede de daha çoğuz, daha çoğuz.