Sadi SOMUNCUOĞLU

Size, yeni yıla girerken ufuk açıcı olmaya, dünyaya içeriden ve dışarıdan bir defa daha bakmaya yardımı olur diye, 3 kitabı tanıtmak ve tavsiye etmek isteriz. Bunlar:

1)İbrahim Okur’un 21. kitabı, “ALTIN”,

2)Orhan Yeniaras’ın “Hz. ALİ”,

3)Av. Ahmet Vural’ın “KENDİM OLABİLMEK” adlı eserleridir.

ALTIN, Okursoy Kitapları, 2015 yayını. Eser; 499 s, 40 renkli tablo, 27 bölüm halinde ve 713 temel kaynak taranarak hazırlanmış. Yazar’ın oldukça hacimli son iki eseri; “Roma Nasıl Çöktü, Osmanlı Nasıl Yükseldi” ve “Boyasını Kazıyınca/Küresel Güç Odaklarının Egemenlik Felsefesi”nden sonra yayımlanan Altın, ilk çağlardan günümüze kadar dünya tarihine yeni bir pencereden bakmanın, yeni bir denemenin adıdır.

Yazarın ifade ettiği gibi altın, gümüş, kalay, tunç, demir, kıymetli maden, taşlar ve kağıt paranın izi sürülerek, dünyaya farklı bir pencereden bakılmaktadır.

Bölüm başlıklarından bazıları şöyledir: “5. Sümerliler ve Gümüş, 11. Kızıldeniz’in Kuzey Ucu, Akdeniz’in Güney Ucu, Yahudilerin Yükselişi, 12. Altay Dağları ve Kurganlar – Sümerlilerle Sakaların Akrabalık Bağları, 13. Altaylardan Sarı Irmak Vadisine – Kurganlardan Çıkan Hazineler ve Tunç – Çince’de Türklerin bir başka Adı; Kaoçi’ler, Şansi’deki Piramitler, 14. Anadolu’da Metalürji Devrimi, 16. Etrüskler ve Romalılar, 17. Müslümanlar ve Altın, 20 Osmanlıların Yükselişi ve Düşüşü, 21. Avrupa’da Finansal Devrimin Üç Aşaması, 27. ABD, Avrupa ve Çin”

Yazar; kitabın son bölümde, dünya ekonomisinin seyrine, gelecekte nasıl bir şekil alabileceğine dair emarelere de temas ederek görüşlerini açıklamaktadır. Kısaca ifade etmek gerekirse, dünyamızın nereden gelip nereye gitmekte olduğunu, bunda milletlerin ve medeniyetlerin yerini, yaşanan tarihin verilerine dayanarak değerlendiriyor.

Eseri okuyan herkesin, doğru ve yeterli bilgiye ulaşacağını söylemek isteriz.

***

HZ. ALİ, Panama Yayıncılık, 2015, 462 s. Roman. Yeniaras’ın, “Kürşad”, “Baybars”, “Kerbela Ateşi”, “Barbaros’un Günlüğü”, “Sarıgelin”, “Alamut Kalesi” ve “El Turco” gibi çok beğenilen romanlarından sonra Hz. Ali’yi yazdığını görüyoruz. Tarih doktoru olan yazarın, romanlarını hep tarihte yaşanan olaylardan seçmesi ve gerçeklerin ışığında yazmaya dikkat etmesi, öğretici olmakta ve okuyucuyu etkilemektedir.

Peygamber Efendimizin “İlim şehrinin kapısı” diyerek övdüğü Hz. Ali, aynı zamanda cengaver ve sakin bir yiğitti. Kalelerin fethedilmesinde ve savaşlarda gösterdiği kahramanlıklar dillere destan olmuş, menkıbeleri zamanımıza kadar ulaşmıştır. Yazar, Hz. Ali’nin İslam’a ilim ve akıl yoluyla yaptığı hizmetlerin yanında, savaşlardaki kahramanlıklarını da, öylesine güçlü bir şekilde tasvir ediyor ki, bir süre sonra kendinizi olayların içinde yaşamaya başlıyorsunuz.

Dönemin unutulan veya az bilinen hikâyesini gün ışığına çıkaran bu roman, mutlaka okunmalıdır.

***

KENDİM OLABİLMEK, hayata, adeta sıfırdan başlayan bir Anadolu gencinin, kendi kaleminden hikâyesidir.

Eskişehir Mihalıççık ilçesi Ahurözü köyünde dünyaya gelen Vural, köyde başlayan ve avukatlığa kadar uzanan eğitim hayatında nelerle karşılaştığını, hayat mücadelesini, siyasete atılıp MHP ilçe ve il başkanı, Merkez Yönetim Kurulu üyeliğine kadar yükselişini, sade ve samimi bir üslupla yazmış. Kitaptan bazı ilginç kesitleri paylaşmak isteriz.

Vural, tahsilini tamamlamış ilçesinde avukatlık yapmaktadır. Siyasete giriş hikâyesini kitaptan okuyalım:“Muyo Ağa; MHP İlçe Başkanlığını sana devrediyorum, partinin mührü bu, masası Gökçeayvalı’nın kahvesinde, defterleri, ders çalışırken karalama yapsın diye oğlum Uğur’a verdim, sandalyeleri odunsuz kalınca evde yaktık, parti tabelasını da sinemacı Deli Baki’ye sattım” diyerek parti mührünü bana teslim etti.  Bu hikâye,74 veya 75 yılına ait olsa gerektir.

Evet; demek ki, ülkemizin ve çok partili hayata geçişimizin 36 yıl sonraki manzarası böyleymiş.

Bir hikâye daha okuyalım“köylerde insanlar, soyadı yerine genellikle sülale isimleri ile anılırlar. Örneğin;Şahbazların Hüseyin’in kızı gelin olmuş’ veya ‘Emeksizlerin Nafi’nin oğlu askere gitmiş’ diye konuşurlar.”… Vural, şehirlere hızlı göçle beraber, bütün bu aidiyetlerin unutulmaya başladığını görerek, kendi kimliğini aramaya koyulur; sonunda, Türkmenistan’ın güneyindeki Horasan bölgesinden gelip, Ahurözü’ne yerleşen Oğuz Türklerinden olduğunu tespit eder. Evet; Devletimizin kim olduğunu öğretmediği kardeşlerimiz, “kimlik bunalımı” ile hangi ellerde, nerelere sürüklenmektedir, bu gün bunu acı acı seyrediyoruz.

Büyük Atatürk’ün “Ne Mutlu Türküm Diyene” özdeyişinden hareket ettiğini yazan Vural, sonunda, “Türkçülük ve Turancılık yolunda, Kızıl Elma’yı araya araya bu günlere geldim.” diyor.

Evet; eğer Devlet yetişen nesillere eğitim yoluyla Milli ülkü vermezse, boş bırakılan kafa ve gönüllere düşman fikirler yerleşecektir. Bugün bu durumda olanların, Türkiye parçalanırken nasıl seyirci, tepkisiz, hatta yıkıcılarla beraber olduğunu, hayretle ve dehşetle görüyoruz.

“Kendim Olabilmek”te; siyasetin, yerel yönetimin, toplum hayatımızın ve ülkenin temel meselelerine ait, önemli tespit ve tekliflere temas edilmektedir. En iyisi bu kitabı okumaktır.

 
 
 

You have no rights to post comments

Köşe Yazarları


Annemin Ardından...
Cuma, 25 Ağustos 2023
...
TÜRK BAYRAMI: NEVRUZ
Salı, 29 Mart 2022
...

An itibariyle ziyaretci sayısı:

89 ziyaretçi ve 0 üye çevrimiçi