AYVAZ GÖKDEMİR'İ 6.ÖLÜM YILDÖNÜMÜ MÜNASEBETİYLE

Necdet ÖZKAYA 
Birinci    Milliyetçi Cephe döneminde, Süleyman Demirel’in Başbakanlığı zamanında Öğretmen Okulları Genel Müdürlüğü yapan değerli ve aziz arkadaşın Ayvaz Gökdemir’in o günleri anlatan kitabını çıkartıp yeniden okumaya başladım. “Buhranın Kaynağında Müşahede, Tespitler, Cevaplar” Ötüken Neşriyat İstanbul 1979”

Ayvaz Bey kardeşim, kitabını imzalayarak ve şunları yazarak 07.03.1980 de armağan etmiş;

“Yârı can- beraberim Necdet Bey’e çilesini ve şerefini birlikte paylaştığımız bir hizmet devresinin hikâyesinden birkaç sayfayı saygı ve sevgi ile.

İmza”

Bu hizmet devresi, Ayvaz Bey’in mütevazi ifadesine rağmen Milli Eğitim tarihinin unutulmaz sayfalarını teşkil edecektir. Bize göre fedakârlığın, cesaretin, bilginin, çalışkanlığın, samimiyetin ve dürüstlüğün destanlaştığı bir dönemdir. Bu destanın kahramanları vardır. Onlar bir avuç ülkücü yöneticilerdir. Ayvaz Gökdemir o devrin sembolleşmiş baş kişilerindendir. Elbette ki başka ülküdaşlarımız vardır.  Öğretmen Okulları Genel Müdürlüğünde Ayvaz Beyin yardımcıları vardır. Hüseyin Sarı, Bayram Acar. Hüseyin Sarı’yı unutmak mümkün değil. Rahmetli olalı kaç sene oldu, doğrusu hatırlamıyorum.

Ben o dönemde Ortaöğretim Genel Müdür Yardımcısıydım. Mehmet Özgedik, Mehmet Özyurt diğer iki önemli arkadaşımızdır. Alt kadrolarda da birkaç arkadaşımız çalışmaktaydılar. Mermer Özyurt, şimdi Bursa’da emekli olarak yaşamaktadır. Allah uzun ömür versin. Bir mübarek dostumuzdur.

Sayın Gökdemir, kitabının önsözünde;

“Biz öğretmenler ve eğitimciler, yeni nesillerin gerçekten kendi eserimiz olduğuna samimiyetle inanmış veya inandırılmışızdır. Mesleğimiz hakkındaki bu tevcihten gurur ve mutluluk duyarız. Gönüllerimize hoş gören, gururumuzu okşayan bu değerlendirme aynı zamanda sorumluluğumuzun da ifadesidir. Yalnız iyilik ve iyilikler bizim eserimizdir, deyip bir kenara çekilmek kabil değildir. O takdirde kötüleri ve kötülükleri kimin eseri sayacağız? Binaenaleyh iyiliklerde gurur ve iftihar payımız olduğu kadar kötülüklerde de dahlimiz ve sorumluluğumuz var demektir.” Dedikten sonra Ayvaz Bey, her babayiğidin yapamayacağını yapmıştır.

“İtiraf etmek lazımdır ki eserimizin herkesin gözleri önünde ki manzarası, pek övünç verici değildir. Vatanın içine düştüğü buhranlarda yer yer çok ağır hizmet kusurlarımız, bariz olarak görülüyor. Ağustos 1977’ye kadar, MEB. Öğretmen Okulları Genel Müdürü olarak ast’ım ve üst’üm olan değerli bir kadro ile birlikte bu manzarayı ile tashih ve telafiye çalıştık.

Tashih ve telafiye çalışılan manzara ne idi?

Türkiye’de devletin birinci meselesi, Saikleri ve maksadı bakımından siyasi ve ideolojik diye nitelendirilen cinayet, soygun ve sabotajlardı. Türkiye artık her gün insanların öldürüldüğü, bankaların soyulduğu, umulmadık yerlerde, beklenmedik zamanlarda tahripkâr patlamaların meydana geldiği, soyulmak ve öldürülmek korkusundan mutemetlerin maaş dağıtamadığı bir memlekettir.”

…………….

“….içimden yaşadığımız halin Cumhuriyet Tarihinin, hatta bütün tarihimizin en büyük buhranı veya en mühimi buhranlarından biri olduğu herkes tarafından ittifakla ilan ediliyor.”

……………..

“Bugün ben, milletim parçalanmasın, devletim yıkılmasın, insanlarım her gün birbirini boğazlamasın, kurşunlamasın, ormanlar yakılarak, bayındırlık eserleri yıkılarak, vatanın bir harabe zâre döndürülmesin, bin yıllık yurdum yabancı ayaklar altında kalmasın, bayrağım inmesin, ezanım dinmesin derdindeydim.”

Ayvaz Bey’in otuz sene önce çizdiği tablo bugün için değişmiştir demek mümkün müdür? O günkü anarşi bu günkü bölücülüğü doğurmuştur. Asayişsizlik Türkiye’ nin her ilinde, ilçesinde, meydanında, sokağında kol gezmektedir. Hırsızlık, çapulculuk, yankesicilik, kapkaççılık olayları her gün durmaksızın meydana gelmektedir. Okullarda kanlı olaylar tırmanış içindedir. 

You have no rights to post comments

Köşe Yazarları


Annemin Ardından...
Cuma, 25 Ağustos 2023
...
TÜRK BAYRAMI: NEVRUZ
Salı, 29 Mart 2022
...

An itibariyle ziyaretci sayısı:

53 ziyaretçi ve 0 üye çevrimiçi