Mehmet Ali Kalkan
TÜRK'ÜN GÜREŞ DESTANI
- Yayınlanma: Çarşamba, 14 Temmuz 2021 09:01
- Kategori: M.Ali Kalkan
- Gösterim: 1244
TÜRK'ÜN GÜREŞ DESTANI
İsmet Atlı Ağabey'den okumuştum.
Bir gün Adana'dan İstanbul'a giderken Ankara'ya Ahmet Ayık'a uğruyor, "sen geldin ya iş tamam" deyip Mahmut Atalay'ın yanına götürüyor.
Yazıhanede fırından yeni çıkmış bir tepsi varmış. Dört kilo kıymaya elli yumurta kırmışlar, etrafında da nar gibi kızarmış pideler.
Bitiremeyeceklerinden kaygılanıyorlarmış, İsmet Ağabey de gelince kolayca bitirmişler.
İsmet Atlı Ağabey Tekir Yaylasında beş kilo külbastıyı tek başına yediğini anlatınca Ahmet Ayık da "O da bir şey mi ağabey" deyip anlatmış.
20 yaşlarında karakucak güreşe gitmiş, başpehlivanlık ödülünü kazanmış. Cebine parayı koymuş, Çamlıbel'e gelince kendin pişir kendin ye tarzında bir yere oturmuş beş kilo etle doymayınca iki kilo daha istemiş. Az ötede oturan bir ihtiyar durumu görmüş, bir kilo da o ısmarlamış, bir oturuşta tam sekiz kilo eti yemiş.
Bana da doktor haftada iki defa iki köfte, o da dana etinden yağsız olacak diye sıkı sıkı tembih etti.
Ahmet Ayık'ın bu hadisesini biliyorum ya dün Bolu taraflarından, eski yolda epey gezdim. Paralı yola girmedim, o tarihlerde Çamlıbel'de yediği lokanta olsa olsa bu eski yol üzerinde olur, belki göreceklerimden biridir diye.
Meğer Tokat Çamlıbel'miş. İhtiyarlık böyle bir şey işte.
Dün Kırkpınar bitti, Ali Gürbüz başpehlivan oldu ya aklıma geldi.
İsmet Atlı ve arkadaşları güreş kampında iken konserlere götürülürmüş. Hatta Perihan Altındağ, Safiye Ayla, Hamiyet Yüceses gibi hanımefendiler güreş kamplarına gelip konserler veriyorlarmış.
1956 yılında Muzaffer Sarısözen de kampa gelmiş, idmanları seyretmiş. İsmet Ağabey ile sohbet etmişler. İsmet Ağabey "Yurttan seslerde neden bozlak okumuyorsunuz?" deyince Muzaffer Sarısözen'in isteği üzerine Aşık Sefil Abdurrahman'ın söylediği gibi" diye konuşup " Binboğa'ya doğru yol yürü yürü" bozlağının bir dörtlüğünü okumuş.
Muzaffer Sarısözen İsmet Atlı Ağabey'i almış, doğru Ankara Radyosu'na götürmüş. Canlı yayın saati başlamak üzere imiş, hemen canlı yayına almışlar İsmet Ağabey'i. Yurttan Sesler Korosu'nun programında ilk defa bozlağı İsmet Atlı Ağabey okumuş.
Bugün de rahmetli Rasim Köroğlu'nun yazdığı Türk'ün Güreş Destanı şiirini okuyalım bugün. Bir bozlak dinleyelim.
Rasim Köroğlu 1998 yılında bu şiiri ile Güreş Yarışması birincisi olmuştu. Ben de yeniden şiire başlamıştım bu vesileyle...
İsmi geçip vefat edenlerin hepsine rahmet olsun.
Fatihalarla...
Türk'ün Güreş Destanı
Öğrenmek istersen eğer güreşi,
Dolaşıp yurdumu gez bizim elde.
Bulunmaz güreşte Türkler'in eşi,
Yaşanmış destanı yaz bizim elde.
Ulaştık dünyada bir haklı üne,
Güreşle başlarız toya, düğüne,
Hazreti Hamza'dan geldik bu güne,
Pirlerden alınır giz bizim elde.
Koca Yusuf denen bir acı kuvvet,
Yeterdi cihana o Kara Ahmet,
Yağlanmış vücutlar, ayakta kispet,
Yiğidin resmini çiz bizim elde.
Kızılcıklı Mahmut, Adalı Halil,
Kel Aliço'yu dersen ehilmi ehil,
Ustanın yanında kalınmaz cahil,
Yetişir çıraklar tez bizim elde.
Çıkınca meydana o Çolak Mümin,
Hasmının altında kayardı zemin,
Yenmedi kimseler ederim yemin,
Başkadır güreşte hız bizim elde.
Bir pehlivan görsen sorma nereli,
Araştır aslını bak Kurtdere'li,
Kırkpınar'da boy boy aslan sıralı,
Çöktürür rakibi diz bizim elde.
Şamdancı İbrahim, Kazıkçı Bekir,
Erlerin meydanı kalır mı fakir,
Çok Taşçı'lar çıkar Allah'a şükür,
Neler görürsünüz siz bizim elde.,
Filiz Nurullah'tan Aydın Demir'e,
İdmanda mandayı gömdük çamura,
Uyar amma Hakk'tan gelen emire,
Varmaz güreşmeze kız bizim elde.
Hüseyin'dir adı bir Tekirdağlı,
Sevilmez mi güreş olursa yağlı,
Belinden kasnaklı, paçadan bağlı,
Pırpıta dönüşür bez bizim elde.
Ordulu Mustafa, Hüseyin Çokal,
Yiğidin elini tutamaz çakal,
Bilmezsen bunları etme hasbıhal,
Konuşma, ağzını büz bizim elde.
Gün gelince biz de geçtik mindere,
Albayrağı çektik hemen göndere,
Rakibin sırtını vurdukça yere,
Yükselir havaya toz bizim elde.
Dağıstanlı denen yiğit Mustafa,
Tutardı güreşte dünyaya kafa,
Bu nasıl sevgidir, bu nasıl vefa,
Gel de sen bu sırrı çöz bizim elde.
Mersinli Ahmet, Müzahir Sille,
Tevfik Kış, Bayram Şit, Gazenfer Bilge,
Yaşar Doğu ise tarihi belge,
Yanıyor meşale, köz bizim elde.
Hasan gemici ve Cemal Yanılmaz,
Acar, Bayrak, Ayvaz nasıl anılmaz,
Kartal, Doğan, Zafer zaten yenilmez,
Verilmez rakibe koz bizim elde.
Celal Atik, Yaşar Erkan bir nefer,
Çıktılar kürsüye bilmem kaç sefer,
Ali Yücel bir de Nureddin Zafer,
Oldular çorbaya tuz bizim elde.
Rakip mi dayandı İsmet Atlı'ya,
Çevirdi çoğunu yedi katlıya,
Bağlarız güreşi daim tatlıya,
Güldükçe gülüyor yüz bizim elde.
Ağırbaştı Dursun, Adildi Atan,
Hamit'i sorarsan yırtıcı kaplan,
Hasan Güngör ile İsmail Ogan,
Güreştikçe verdi haz bizim elde.
Ahmet Ayık koltuk altı geçerdi,
Medved O'ndan köşe bucak kaçardı,
Saltosunu yiyen gökte uçardı,
Yapardı hasmını kaz bizim elde.
Alirıza Alan, Muharrem Canbaş,
Mahmut Atalay'la Hüseyin Akbaş,
Bilek, Oktav, Nasuh temelden kardaş,
Seçilmez üveyle öz bizim elde.
Türküm, söz söyletmem alın terime,
Kimse göz dikmesin benim yerime,
Sevgi, saygı Mehmet Akif Prime,
Methiyeler yazsam az bizim elde.
Sabahattin Öztürk düşmezdi zora,
Reşit Karabacak vardı bir ara,
Rüzgardı minderde o Salih Bora,
Estikçe erirdi buz bizim elde.
Mahmut Demir derler devlerin devi,
Bünyesi sağlamdır, yüreği kavi,
Zekeriya Güçlü bulmuşken tavı,
Yürüsün bellidir iz bizim elde.
Pehlivan sözünden çıkmaz dışarı,
Unutmak mümkün mü Hakkı başar'ı,
Coşturuyor Turan Ceylan beşeri,
Değmesin hiç nazar göz bizim elde.
Hamza'yı sorarsan bir yerli kaya,
Güldürdü yüzümü bak doya doya,
Pehlivan dediğin çekmez mi soya,
Hamuru, mayası öz bizim elde.
Unutma atanı, tanı dedeni,
Rahmetle anarız gelip gideni,
Duydukça bir ateş basar bedeni,
Vursun davul, zurna, saz bizim elde.
Gerçektir sözlerim, bulunmaz yalan,
Kusura bakmasın geriye kalan,
İşlemez gavurun kurduğu plan,
Kardeşçe yaşarız biz bizim elde.
Rasim'im yazdım bir güreş destanı,
Anmadan geçemem Koca Mestan'ı,
Günlerce dinletir nice insanı,
Açılsa güreşten söz bizim elde.
Rasim Köroğlu
( Fotoğraf Rasim Köroğlu'nun birinci geldiği şiir yarışmasından sonra Adana'da, Kapalı Spor Salonu önünde çekilmişti. İsmet Atlı Ağabey'in sağında solunda Rasim'le ben durmuşuz. Yıl 1998)