Mehmet Ali Kalkan
DELİ TARLA
- Yayınlanma: Salı, 01 Haziran 2021 14:44
- Kategori: M.Ali Kalkan
- Gösterim: 575
Sait Faik Hikâye Armağanı bu sene Deli Tarla kitabı ile Şermin Yaşar'a verildi.
Kitaptaki on altı hikâyeden biri Deli Tarla, kitaba da ismi verilmiş.
Baba vefat edince miras meselesi başlıyor kardeşler arasında. Bölüşüyorlar ama bir de Deli Tarla var, kimse almak istemiyor. Kardeşler birbirine ikram ediyor ama isteyen yok.
Birisi "Ben almam abimin olsun, en büyüğümüz o" deyince yengesi "Senin bize garezin ne Kerim? Bana hıncını abinden çıkarma" cevabını veriyor.
Biri "en küçüğümüz Ayşegül. Hepimizin evi barkı var, o daha evlenmedi bile. Onun ihtiyacı var." deyince Ayşegül cevap veriyor "Abla ben gelmişim kırk yaşıma. Sen varsın bana anne yerine. Sen varken bana tarla düşmez."
Tarla meselesi bir türlü çözülmüyor. "Hani böyle gayrımeşru kardeşimiz falan çıksa 'benim de babam, bana da mirastan pay verin' diye gelse boynuna sarılacağız. 'Al kardeşim senin de babandır elbette, deli tarla senin olsun' deyip tarlayı ona yamayacağız."
Kerim de eve gelmiş düşünüyor tarlaya en münasip kendini görmüş ya yengesi;
"En münasibi tabi o , tabii ya! Her şeyi Kerim'e kakalamak en münasibi. Ulan bütün ömrüm böyle geçti benim. Bana yengemin kız kardeşini münasip gördünüz. Ben ister miyim acaba diye düşünmeden beni o dişlek baldızla nişanladınız. Altı ay sonra nişanı attık diye yirmi senedir küs o yengem bana. Abimle aram bozuldu. Kendi sevdiğim kızla evlendim, iki senede yapmadığını bırakmadı yengem. Dayanamadı kız terk etti beni... Şimdi dişlek baldız bile mutlu dişlerini de yaptırmış."
Sonra tapu Kerim'in üzerinde kalıyor ama eve sokmuyor tapuyu, bir kiralık kasaya kilitliyor.
Sonra çocukluğundaki o tarlayı anlatıyor. Babası bir süre sonra tarlaya bir kulübe yapmış, bir zaman sonra içine de bir yatak koymuş. Daha sonra bir masa iki sandalye ama annesi karşı çıkmış "Delirdin galiba iyice, yaşın başına geldikçe, aklın kıçına kaçıyor, ne işi varmış yatağın tarlada?" diye. Ama dinlememiş babası ve orada yaşamaya başlamış. Hikâyenin sonu mutlu bitiyor gerçi.
Bunu şunun için anlattım.
Benim bir avukat arkadaşım var. Böyle bir miras işi de onun başına gelmiş. Adam vefat etmiş, iki oğlu iki kızı var, hepsi de evli. Babalarından üç tane ev kalmış. Evlerin her biri ayrı yerde ve ayrı değerde. Çocukların maddi durumları da farklı, kimi iyi, kimi kötü. Evleri bir türlü taksim edememişler. Sonunda damatlardan biri kızgın kızgın vefat eden kayınpederine söylenmiş "Yahu insan biraz daha çalışır da bir ev sahibi daha olur. O zaman nasıl olsa bir şekilde birer ev bölüşürdük."
Bizim köyde de dedemden, babamdan kalan tarlalar var. Onlardan birine yerleşmeli. Yatak yorgan, masa sandalye buluruz zaten. Hem tarlaların hiçbiri de deli değil.
Bugün Abdurrahim Karakoç Ağabey'den bir şiir okuyalım rahmetler dileyerek.
Hakim Bey
Gene tehir etme üç ay öteye
Bu dava dedemden kaldı hâkim beğ.
Otuz yıl da babam düştü ardına
Siz sağ olun, o da öldü hâkim beğ.
Kırk yıl önce; yani babam ölünce
Kadılıklar hâkimliğe dönünce
Mirasçılar tarla, takım bölünce
İrezillik beni buldu hâkim beğ.
Yaşım yetmiş iki, usandım gel-git
Bini buldu burda yediğim zılgıt
Eğer diyeceksen: bana ne, öl git!
Oğlumun bir oğlu oldu hâkim beğ.
Sekiz evlek tarla, bir geverlik su
Yüz yılda höküme bağlanmaz mı bu?
Kazanmasam da hu, kazansam da hu!
Canım ta burnuma geldi hâkim beğ.
Keşife-meşife, damgaya, harca
Kanımız kurudu harca da, harca..
Sayenizde avukatlar yıllarca,
Fakiri yoldu da yoldu hâkim beğ.
Mübaşir itekler, kâtip zavırlar
Değişti bizde de göya devirler
Yüz yıl önce adam yiyen gâvurlar
Tapucuyu aya saldı hâkim beğ.
Kabahat sizde mi, kanunlarda mı?
Şaşırdım billâhi yolu yordamı..
Kızma sözlerime alam kadanı
Sıkıntıdan içim doldu hâkim beğ.
Mülkün temeliydi adalet hani? ...
Bizim hak temelde saklı mı yani?
Çıkartıp ta versen kim olur mâni?
Yoksa hırsızlar mı çaldı hâkim beğ? !
Hem davacı pişman, hem de davalı..
Bu yolda tükettik çulu, çuvalı.
Sabret makamından çalma kavalı,
Sürüler ekine daldı hâkim beğ.
Abdurrahim Karakoç