Mehmet Ali Kalkan

Adana Hatıraları-1

5 Kasım 2017 Pazar Günü Necdet Ağabey'in cenazesi için Adana'ya vardığımda sabahın altısıydı. Arkadaşlara ne zaman geleceğimi söylemediğim için rahattım. Adana'ya üniversite okumak için 1975 yılında gitmiştim. Öğrencilik yıllarında kaldığım evimi, Adana Kültür Derneği'ni ziyaret etmek istedim. Adana'ya yağmur yağıyordu, diyordu ya Ziya Paşa;

“Bi-baht olanın bağına bi katresi düşmez
Baran yerine dürri güher yağsa semadan”

Ziya Paşa Adana Valiliği yapmıştı, mezarı da bizim eve yakındı, önce oraya uğradım. Sonra kaldığım eve gittim, karşısına geçtim evimi seyrettim. Bizim ev binanın üst katıydı, balkonları vardı. Sonradan iki kat daha ilave etmişler demek ki.

Aynı evde gün geldi on sekiz kişi kaldığımız aklıma geldi, içinden karıncaları temizleyip tüp olmadığı, bulunmadığı için elektrik ocağında yaptığımız yemekler, arkadaşlar, içtiğimiz çaylar, muhabbetler, uykusuz geceler, yokluk, samimiyet, fedakarlık ve daha neler neler.

Galip Erdem Ağabeyi de evimizi ziyaret ettiğinde görmüştüm ilk olarak, sene herhalde 1976 olmalıydı. Ne güzel şeyler anlatıyordu, vatan diyordu, Türk Milleti diyordu, biz diyordu hatta herhangi bir ikinci lig takımında top oynayan kişinin daha önce o takıma nereden geldiğini de söylüyordu. Daha sonra "Beşiktaş Nasıl Kurtulur"u da yazmıştı zaten.

Şöyle diyordu Galip Ağabey;

"Aslında her insan, -düşman olmasını gerektiren özel bir sebeb yoksa- doğduğu, büyüdüğü, unutulmaz hatıralarla bağlandığı milletini sever. Bu sevgi çok tabii bir duygudur; sökülüp atılması güçtür."

Necdet Ağabey için gelmiştik Adana'ya, şunu da demişti Galip Ağabey;

ÜLKÜCÜ’NÜN ÇİLESİ

Gün olur, ülküsüz insanlara gıpta ile bakasınız gelir. Rahat yaşarlar. Tıpkı Şairin söylediği gibi: “Akl-i şuur” ları vardır, güzel severler. “Bade” içerler ve nihayet göçüp giderler.

Ülkücülerin hayatı bambaşkadır. Sözlüklerinde rahatlık kelimesinin yeri yoktur. Daimi bir mücadele içinde ömür tüketirler. Hemen herkesle, her şeyle zaman zaman çatıştıkları görülür. Arkadaşları ile, aileleri ile, hatta sevdikleri ile.. Belli bir ülkünün esaslarından ziyade politikanın değişen icaplarına uymayı tercih eden kudret sahipleri ile de sık sık ihtilafa düşerler. Çok defa, başlari belaya girer; gene de sinmezler. Bu halleri ” kalabalık”a göre, uslanmamaktır; kendilerine göre de, yılmamak.

Ülkücü dünya nimetlerinden yana nasipsizdir. Gözü yoktur ki, nasibi olsun. Bir lokma, bir hırka o’na yeter. Paraya karşı o kadar müstağnidir ki, halkın hayretine sebep olur. Herkesin istediğini istemez, ne istediğini de herkes anlayamaz. Kendi zevkleri dışında zevk tanımayanların gözünde “zevksiz” bir adamdır! Küçümserler onu, hayatı anlamamakla, üç günlük dünyanın hakkını vermemekle itham ederler. Böyle davranışlara hiç önem vermez. Elverir ki, inandığına dokunulmasın!

Kalabalığın nazarında o, zavallı bir hayalperesttir. Olmayacak fikirlerin rüyasına dalmış öylece uyumakta, başkalarını da uyumaya teşvik etmekte…

Bir gün fikirlerinin gerçeklestiği görülse bile, O’na hiç kimse “aferin” demez. Üstelik, “böyle olacağı zaten belli idi” buyurulur.

Ülkücünün, ülküsü ile münasebeti, hakiki bir aşkta sevenle sevgilinin münasebetine benzer. Hep verir, hiç almaz. Sevgili nazlıdır, sitemi eksik etmez, incinmeğe de hiç gelemez. Diğer sahalarda umumiyetle dikkatsiz

hareket eden Ülkücü, sevgili bahis konusu oldu mu baştan başa haysiyet kesilir. Şahsına fenalık yapanlara pek aldırmaz ama, ülküsüne yan gözle bakanlara tahammülü yoktur. Sadakati için karşılık beklemez, mükafat istemez, bir garip kişidir… Ülküsüne hizmet edenlere son derece hürmetkardır.Gerçek aşıklar gibidir; kıskanmaz. Sevgilisinin sevildikçe güzelleşeceğini bilir. Sevmenin gururu yegane süsüdür.

Ülkücünün en çok dinlediği “nasihat” tır. “Yapma ” derler, ” hayatını heba etme” derler, “gününü gün et” derler. O kadar çok sey söylerler ki, hiç bitmez. O hepsini dinler, ama hiçbirini tutmaz, gene bildiği gibi yaşar.

Ülkücülerin en amansız düşmanlari “eyyamperest” lerdir. Menfaatlerine tapan bu adamlar, daha çok kazanmalarına, daha rahat yaşamalarına mani olacak sanırlar da, ülkücüleri ezmeğe çalışırlar! Ne garip tecellidir ki, ülkücünün gayretlerinden en çok faydalananlar da “eyyamperest” lerdir.

Gün gelir, ecel hükmünü icra eder, ülkücü dünyasını değiştirir. “Kalabalık” o’na acır, daha iyi yaşamış olmasını temenni eder. Halbuki o, inançları uğrunda yaşamanın hazzını tadamadıkları için ömrü boyunca “kalabalık”a acımıştır.

Necdet Özkaya Ağabey'in cenazesi o Adana yağmuruna , herkesin iliklerine kadar ıslanmasına rağmen çok kalabalıktı.

Üzerini örttüğümüz sadece Necdet Ağabey'in mezarı mı idi bilemedim.

Bizim ev de boşalmıştı zaten...

Adana Hatıraları-2 yi de okumak için tıklayınız

 
 

You have no rights to post comments

Köşe Yazarları


Annemin Ardından...
Cuma, 25 Ağustos 2023
...
TÜRK BAYRAMI: NEVRUZ
Salı, 29 Mart 2022
...

An itibariyle ziyaretci sayısı:

57 ziyaretçi ve 0 üye çevrimiçi