ATATÜRK'TEN ÜÇ GÜZEL ANI

Mehmet Hayati ÖZKAYA

Birinci anı:

“Bunu Benden Kimse Alamaz!”

Sivas Kongresi için Tokat’tan Sivas’a gidiliyordu. Otomobiller Sivas’a doğru bomboş mesafeler arasında hızlandıktan sonra bir ara Mustafa Kemal düşünceli sessizliğinden ayrıldı; gülümseyerek ve şaşarak dedi ki: - İstanbul’dakiler, rütbelerimi, nişanlarımı geri alacaklarmış! Hakları yok ya. Çünkü ben onların her birini bir harp meydanında, bir hizmet karşılığı kazanmıştım. Salonlarda, saraylarda değil! Haydi kordonumu alsınlar, o sarayındı. Zaten ben, onlara çok önceden istifamı vermiştim. Varsın alsınlar!.. “Ancak bunu vermem! Diyerek göğsündeki altın madalyasını okşar gibi gösterdi. Bunu benden kimse alamaz! Bunu, Anafartalar’da harp meydanında, ateşin karşısında benim göğsüme taktılar.” Diyerek bir süre sustuktan sonra dedi ki:

- Yahu! Memleketi ben mi batırdım? Yabancıyı askerleri Anadolu’ya ben mi soktum? Ben mi nizamı bozdum? Ben kalanı korumak, dağları kurtarmak ve nizamı kurmak için çalışıyorum. Bana müteşekkir olmaları lâzım gelirken, düşmanlarımızın menfaatine uyarak nankörlük ediyorlar. Yanlış yoldadırlar. Yanlış yoldadırlar…

(Ruşen Eşref Ünaydın)

İkinci anı:

Atatürk, kitap okumayı, araştırma yapmayı, fikir ve düşüncelerini insanlarla paylaşmayı seven bir liderdi. O’nun, henüz okul çağlarında başlayan kitap okuma alışkanlığı, savaş zamanında bile devam etmiş, cumhuriyet yıllarında ise daha da artmıştır.

Cumhuriyet döneminde büyük bir kütüphaneye sahip olan Atatürk, okumuş olduğu yerli ve yabancı birçok eser sayesinde geniş bir kültüre de sahipti.

Büyük Önder Atatürk’ün hizmetinde bulunanlardan Cemal Granada anlatıyor:

“Bir gün Atatürk, tarihle ilgili bir kitap okuyordu. Öylesine dalmıştı ki, çevresini görecek hali yoktu. Bir sürü yurt sorunu dururken devlet başkanının kendini kitaba vermesi Atatürk’ün yakın arkadaşlarından Vasıf Çınar’ın biraz canını sıkmış olmalı ki Atatürk’e şöyle dediğini duydum:

- Paşam! Tarihle uğraşıp kafanı yorma… 19 Mayıs’ta kitap okuyarak mı Samsun’a çıktın?

Atatürk, Vasıf Çınar’ın bu içten yakınmasına gülümseyerek şöyle karşılık verdi:

- Çocukken iki kuruş elime geçince bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle bir alışkanlığa sahip olmasaydım, bu yaptıklarımın hiçbirini yapamazdım...”

Üçüncü anı:

 Dağ Başını Duman Almış! Yıl 1919… Ülke işgal altındaydı!

19 Mayıs’ta Samsun’a çıkan Mustafa Kemal, İngilizlerin, istediği gibi çalışmasına izin vermeyeceklerini gördü… Anadolu içlerine doğru ilerlemeye karar verdi.

İlk durak Havza olacaktı.

Yâverinden, hemen bir otomobil bulunmasını istedi.

Araştırıldı, soruşturuldu… Sonunda, Benz marka, çok eski bir otomobil bulunabildi.

Mustafa Kemal,

“Tamam,” dedi.

Arkadaşları,

“Ama çok eski,” diyerek kuşkularını belirttiler.

Mustafa Kemal,

“Olsun,” dedi.

Arkadaşları,

“Her an arıza çıkarıp bizi yolda bırakabilir!” diye uyarmak istediler.

Bunun üzerine Mustafa Kemal,

“Başka otomobil var mı?” diye sordu.

Arkadaşları,

“Yok,” dediler.

“Öyleyse bununla yola çıkacağız!”

Samsun’dan çıkıp Havza’ya doğru gecenin karanlığında yol almaya başladılar…

Korkulan sabaha karşı başlarına geldi. Motor su kaynatmaya başladı… Suyun soğutulması ve değiştirilmesi beklenirken, Mustafa Kemal, otomobilden indi.

Şafak yeni sökmekte… Dağların bulutlara değen tepeleri yeni yeni pembeleşmekteydi… Anadolu’nun kalbine doğru ağır ağır yürümeye başlayan Mustafa Kemal’in dudaklarında ise daha önce kimsenin duymadığı bir maş vardı:

Dağ başını duman almış,
Gümüş dere durmaz akar.
Güneş ufuktan şimdi doğar,
Yürüyelim arkadaşlar…

Sesimizi yer, gök, su dinlesin,
Sert adımlarla her yer inlesin!

Bu gök, deniz nerede var?
Nerede bu dağlar taşlar?
Bu ağaçlar, güzel kuşlar,
Yürüyelim arkadaşlar…

Falih Rıfkı Atay, Babanız Atatürk, Bateş Yay., İstanbul, 1980, s. 60

Kaynak: Süleyman Bulut, Büyük Atatürk’ten Küçük Öyküler, 20. 

 

You have no rights to post comments

Köşe Yazarları


Annemin Ardından...
Cuma, 25 Ağustos 2023
...
TÜRK BAYRAMI: NEVRUZ
Salı, 29 Mart 2022
...

An itibariyle ziyaretci sayısı:

113 ziyaretçi ve 0 üye çevrimiçi