ANKARA AFGANİSTAN KONUSUNDA KİMİN KEYFİNİ BEKLİYOR? - Müyesser Yıldız

ABD Başkanı Biden geçen ay, Taliban’ın Afganistan’ın kontrolünü ele geçirmesinin “kaçınılmaz” olmadığını savunurken, “Taliban’a güvenemeyiz, ama 75 bin Taliban militanına karşı eğitimli, daha iyi ekipmanları olan 300 bin kişilik Afgan ordusuna ve hava gücüne güvenebiliriz.” dedi.

Sonuç?

Kabil dahil tüm Afganistan tek kurşun atılmadan Taliban’a teslim edildi. Daha bir gün önce, “Cumhurbaşkanı olarak vatanı savunmaya devam edeceğim.” açıklamasını yapan, güya başkomutan olması gereken Eşref Gani bile kaçtı!..

Milli Ordu’nun Önemi

ABD-NATO önderliğindeki emperyalist güçlerce, 83 milyar dolar harcanarak eğitilen 300 bin kişilik sözde Afgan ordusu nasıl oldu da 75 bin Taliban militanının önünde diz çöktü?

ABD’nin çekilmesinin moralleri bozması, Afganistan hükümetinin asker ve polise düzenli ödeme yapamaması, orduda yolsuzluk ve sahtekârlığın yaygınlaşması, Cumhurbaşkanı Eşref Gani ve ekibinin yurtdışı kökenli olması gibi pek çok sebep sayılıyor.

Eeki Dışişleri Bakanı ve NATO’nun eski Afganistan Temsilcisi Hikmet Çetin de şu gerçeğin altını çizdi:

“ABD, Afganistan’da ordu kurulurken, paralı askerleri tercih ediyordu. Her ay milyonlarca dolar maaş ödeniyordu. ABD ayrılınca şimdi askerlere para zamanında ödenmemeye başlandı.”

“Vesayeti” ortadan kaldırma gerekçesiyle, ABD-NATO-FETÖ kumpaslarıyla Ordumuzu yerden yere vurup Ordu-Millet anlayışımızı zayıflatmak için ellerinden geleni yapanlar, Afganistan’ın şu yaşadıklarından bir ders çıkarır mı, bilmem!

Afgan Ordusu’nun Eğitimi Ve TSK

Sözden Afgan ordusunun düştüğü duruma dönelim.

Genelkurmay Başkanlığı internet sitesinde, “TSK’nın Dünya Barışına Katkıları” başlıklı bölümde, Afganistan’daki misyonumuzla ilgili bilgiler var.

Burada, güvenliğin sağlanmasında Afgan Geçici Yönetimi’ne destek sağlamak amacıyla hangi tarihli hangi anlaşmaların yapılıp, hangi kararların alındığı belirtilip, TSK’nın Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvveti (ISAF) kapsamındaki faaliyetleri sıralandıktan sonra özetle şunlar anlatılıyor:

“Türkiye Afganistan’da; etnik kökeni ne olursa olsun halkın tamamına eşit yakınlıkta olacak şekilde, Afgan yönetimini desteklemek, Afganistan Milli Savunma ve Güvenlik Kuvvetlerini eğitmek ve Afganistan halkına güvenlik, istikrar ve gelişme konusunda yardım etmek maksadıyla bulunmaktadır… TSK’nın Afganistan’da üstlendiği birçok görevden birisi de Afgan Milli Savunma ve Güvenlik Kuvvetlerinin Afganistan’ın güvenliğini tek başına sağlayabilecek yeterliliğe ulaştırılmasıdır. Bu maksatla TSK tarafından Kabil’de açılan Gazi Askerî Eğitim Merkezinde 2010-2011 yılları arasında Afganistan Milli Ordusu Astsubaylarının temel eğitimleri Türkiye tarafından verilmiştir… BM Güvenlik Konseyi kararı ile 1 Ocak 2015’te başlatılan Kararlı Destek Misyonu (KDM) çerçevesinde; Başkent (Kâbil) Eğitim, Yardım ve Danışma Komutanlığı; Hamid Karzai Uluslararası Havaalanı işletme ve kuvvet koruma hizmetleri; Kuzey Eğitim, Yardım ve Danışma Komutanlığına personel desteği sağlanması, KDM Karargâhına personel desteği sağlanması sorumluluklarını üstlenmiştir. KDM 2020-2021 döneminde Afganistan’daki toplam personel mevcudunun 648 civarında olması öngörülmektedir.”

Buradan anlaşılan, Afgan Ordusu’nun eğitiminde Türkiye’nin de görev aldığı; ancak görüldüğü üzere, bu çabalar ne yazık ki boşa gitmiş!..

Raşit Dostum Bile Kaçtı

En acısı ise Özbek General Raşit Dostum’un Eşref Gani’den önce kaçması, Taliban militanlarının da onun sarayında keyif çatması değil mi?

Dostum’un önemi ne mi?

Genç kardeşlerimiz bilmeyebilir; Türkiye, komutanlarının neredeyse tamamı Özbek ve Türkmen asıllı olduğu, kendisi laik bir çizgide durduğu için 1990’lı yıllardan itibaren onu destekledi, kendisinden hiçbir yardımı esirgemedi, hatta onun için Mezar-ı Şerif’te konsolosluk bile açtı. 1997’de Taliban geldiğinde Mezar-ı Şerif’i terk edip ailesiyle birlikte ülkemize geldiğinde, “Ankara’ya sağlık sorunları nedeniyle geldiğini, 20 yıllık mücadelesini sürdürmek için ülkesine geri döneceğini” söyledi.

O günlerde de lüks yaşam tarzıyla ilgili söylentiler bir yana, MHP’li Devlet Bakanı Abdülhaluk Çay’ın 2000’li yılların başında Raşit Dostum hakkındaki değerlendirmesini hatırlatmakla yetinelim. Çay, “Dostum, 1997 yılında arkasında Türkiye’nin desteği varken, Mezar-ı Şerif’i boşaltmak başarısını (!) gösterdi.” dedi.

Yıl 2021; Bunca destek ve emeğe rağmen, maalesef Raşit Dostum cephesinde de bir değişiklik olmamış!..

Akar’ın Muhatabı Kim?

Afganistan’ın hali ortada; ama Ankara, Kabil Havaalanı’nı işletmek gerekçesiyle askerimizin orada kalmasında ısrarlı.

Önce yıllarca Afganistan’da görev yapan Hikmet Çetin’in dünkü açıklamalarından bir bölüm daha aktaralım.

Kabil Havaalanı’ndaki askerlerimizin 2001’de BM Güvenlik Konseyi kararı ve 2002’de yine aynı şekilde NATO’nun 5’nci maddesi kararı meşruiyetiyle orada olduklarını kaydeden Çetin, “Şimdi meşruiyet ortadan kalkıyor. En son tarih Ağustos sonu. Ağustos sonuna kadar eğer Türkiye terk etmezse, aslında meşruiyet sorunuyla karşı karşıya kalacak. Çünkü bütün güçlerin terk etmesi isteniyor. Türkiye Pakistan ile de temas etti Taliban’ı razı etmek için. Aldığım bilgilere göre, Pakistan kabul etmedi. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve komutanların Pakistan görüşmesinden de bir sonuç çıkmadığı anlaşılıyor.” dedi.

Peki Çetin bunları söylerken, yine dün İran sınırına giden Savunma Bakanı Hulusi Akar, Sabah Gazetesi Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu’na neler anlattı? Şunları:

“Afganistan’la tarihi bağlarımız, ortak değerlerimiz var. Oradaki kardeşlerimiz arasında ayrım yapmıyoruz. Tüm Afganistan’ı kucaklıyoruz. Bütün Afganistan için Kabil Havalimanı’nın önemi var. Orası çalışsın istiyoruz. İsterseniz, diyoruz. Ha istemiyorsunuz. 24 saatte terk ederiz orayı. Pakistan’la bu konuda işbirliği yapmayı umuyoruz. Unutulmaması gereken bir nokta da bizim sınırlarımızın NATO’nun ve AB’nin de sınırları olduğu gerçeği. Körlükten vazgeçmelerini tavsiye ediyoruz. Türkiye’ye yönelen düzensiz göç, eninde sonunda Avrupa’ya kadar uzanacaktır.”

Sondan başlayayım.

Geçen yıl Haziran’da Türkiye-Yunanistan sınırına gelen AB Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borell, “AB’nin dış sınırlarını üçüncü ülkelere karşı korumaya kararlı olduklarını” belirterek, açıkça AB’nin sınırının Yunanistan olduğunu duyurmadı mı? Sadece AB değil, NATO ve ABD de her daim Yunanistan’ın yanında durup Türkiye’yi “tampon ülke” gördüğünü ortaya koymadı mı? Acaba bu gerçekler karşısında “körlükten” vazgeçmesi gereken kimlerdir?

Akar’ın, “Kabil Havalimanı çalışsın istiyoruz. ‘İsterseniz.’ diyoruz. Ha istemiyorsanız, 24 saatte terk ederiz orayı.” sözlerine gelince; burada isteği sorulan muhatap kimdir?

ABD-NATO mu, Taliban mı?

Ya milli iradenin ve Mehmetçiğin sahibi olan Türk Milleti’nin isteği? O kimsenin umurunda değil mi?!

 

 

 

You have no rights to post comments

Köşe Yazarları


Annemin Ardından...
Cuma, 25 Ağustos 2023
...
TÜRK BAYRAMI: NEVRUZ
Salı, 29 Mart 2022
...

An itibariyle ziyaretci sayısı:

38 ziyaretçi ve 0 üye çevrimiçi