YÜZÜNCÜ YIL
- Yayınlanma: Pazartesi, 03 Ocak 2022 16:29
- Kategori: Av.Halil Altıparmak
- Gösterim: 619
YÜZÜNCÜ YIL
Bugün Adana’nın Kurtuluşu konusunu yazacağımdan dolayı uzun bir zamandan beri yazdığım ekonomi konusundan bu hafta ayrılmış olacağım. Aslında ekonomi konusunda söylenecek ve yazılacak o kadar çok konu var ki sırası geldikçe yazmaya devam edeceğiz.
Bu hafta Adana’nın Kurtuluş Günü olan 5 Ocak gününü yazmak zorundayız elbette. Bu konuları yazmalıyız ki bugünün ve yarının insanı geçmiş yaşananlardan ders alsın ve dünü, bugünü ve yarını nasıl biribirine bağlayacağını görüp değerlendirsin.
Adana'da 1902-1994 yıllarında yaşamış eski belediye başkanı ve milletvekillerinden Kasım Ener, 'Çukurova -Kurtuluş Savaşında Adana Cephesi' adlı kitabında konuyla ilgili şu bilgileri veriyor:
“Şehirde büyük fener alayları düzenlendi. Meşaleler ve camilerin kandilleri sokakları ışıklandırıyor, on binlerce insanı coşturan askeri bando ve davullar ile Rum mahallelerinden geçilirken, kıymetli İzmirimiz için gösteriler yapılıyordu. Bütün kahveler, gazinolar sabaha kadar açık kaldılar ve çoğu gelirlerini orduya bıraktılar…”
Kasım Ener Bey’in de bahsettiği gibi o coşkun günün kutlanışının üzerinden tam yüz yıl geçti.
5 Ocak neden Adana için Kurtuluş Günü?
Çünkü, 1. Dünya Savaşı’ndan ağır bir mağlubiyetle çıkmış ve 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Ateşkes Anlaşması ile tam bir teslimiyete mecbur kalmıştık. Bu Anlaşma’nın 7. Maddesi gereği de ülkemizin herhangi bir tarafı işgal edilebilecekti. İşte Adanamız ve çevresi de bu nedenle önce kısa süreliğine İngilizler sonra da Fransızlar tarafından işgal edildi. Fransızlar, kendi işgalleri yetmezmiş gibi bir de yüz bin kadar Adana ve havalisi, elli bin kadar da Maraş ve Antep olmak üzere yüz elli bin kadar Ermeniyi de getirdi.
Ermeniler bu bölgede öyle güçlendirildi ki, kendilerine ağababalarının vaad ettiği Ermeni devleti kurma sözünü bile gerçekleştirme girişiminde bulundular.
1918-1922 arasında şehrimizde yapılan öylesine insanlık dışı katliamlar var ki, bunları duydukça, okudukça insanın kanı donuyor.
Ermeniler, bugünkü Merkez Bankası’nın yerini kendilerine sözde Hükümet binası yapmışlardı. Şehrimizdeki Türklere yaptıkları zulümlerinin, katliamlarının büyük bir kısmını burada gerçekleştirdiler. Bunların izinin şahidi olarak şimdi bir takım yaşadıklarımı anlatacağım:
Merkez Bankası’nın olmadığı dönem idi. Orası etrafı çevrili bir alan idi. Arka tarafında iki katlı büyükçe bir konak vardı ve o konak Tepebağ İlkokulu idi. Kenan, ben ve İsmail üç kardeş o Okulu bitirdik.
Sene 1965-1970 arasından bahsediyorum. Hademe dediğimiz okul görevlisinin yaşadığı kubbeli tek odalı bir yer binanın bitişiği idi. O kubbenin ortasında aşağı doğru sarkan bir kanca vardı. O kancanın üzeri kan izleri ile dolu idi. Ayrıca, okul tuvaleti olarak kullandığımız yerin bir ara boyaları dökülmüştü. Bu boyanın altından kan izi olduğu söylenen izler çıktığını gördük.
Diğer bir bilgi şudur: Okulun hemen yanında bugün hâlâ varlığını sürdüren Ağba Oteli yapıldı. Bu Otel’in yapılışı sırasında tabii olarak yerler kazıldı. O kazıdan çok sayıda insan kemikleri çıktığını gördük.
Bu bilgiler bizim dönem çocuklarının gördüğü ve yaşadığı bilgilerdir. Daha sonra okuyup öğrendikçe gördüklerimiz ve yaşadıklarımızın ne kadar korkunç olayların sonucu olduğunu anlamış olduk.
Fransız destekli bu Ermeni ve diğer Hıristiyan unsurların o dönemin Türklerine yaptığı akıl almaz zulümler için söylenecek o kadar çok söz var ki, kısa bir makale ile bunu sağlamak mümkün değil. Lütfen Kâhyaoğlu Çiftliği olaylarını ve Yeşiloba Şehitliğini, hele Kaçkaç olaylarını öğrenelim ve araştıralım. Sadece bu olaylar bile insanın nutkunu durdurmaya yeter.
Tarih bunun için vardır. Elbette, sürekli o günler ile yatıp o günler ile kalkmayacağız. Ancak, tarihin tekerrür etmemesi için de önceki dönemleri mutlaka bileceğiz.
Adana’nın Kurtuluş Günü dediğimiz 5 Ocak’ın Millî Mücadele tarihimizde çok önemli bir yeri daha vardır. Fransızlarla yaptığımız Adana’yı terk etmeleri Anlaşması’ndan sonra Fransızlar ile İngilizler’in arası açılmaya başlamıştır. İşte bu açılma, Millî Mücadeleyi yürüten iradenin ne kadar stratejik olduğunun en önemli göstergelerinden bir olmuştur. Çünkü, bu irade, yani Mustafa Kemal Paşa’nın başını çektiği irade, sürekli o açılmayı kaşımış ve Lozan sonuna kadar bu açılma değerlendirilmiştir.
Mondros imzalandığı gün Mustafa Kemal Paşa Adana’dadır. Bu Anlaşmanın sonuçlarını o günden itibaren görmeye başlamış ve gördüklerini de İstanbul Hükümeti’ne Adana’dan iletmiştir. Önemli olan şudur ki; Mustafa Kemal Paşa, sadece gördüklerini iletmekle kalmamış, Adana’da Millî Mücadele’nin ilk girişimlerinde de bulunmuştur. Dolayısıyla Adanamız, Millî Mücadele tarihinde başat bir konuma sahiptir.
Bunun için Mustafa Kemal Paşa, 15 Mart 1923’te Adana’ya geldiğinde şu unutulmaz sözleri söylemiştir:
“Bende bu vekayiin(Millî Mücadele’nin) ilk hiss-i teşebbüsü, bu güzel Adana’da vuku bulmuştur.”
Bu sözlerin bütün Adana’da her yere kazınması gerekir. Ancak, maalesef, böyle bir durumu göremiyoruz. En yetkili kişilere iletmiş olmama rağmen istediğimiz sonucu alamadık.
5 Ocak günü Adanalı için bir öneme daha sahiptir. Bayrak şairimiz, benim mezun olduğum Adana Erkek Lisesi ve eşimin mezun olduğu Adana Kız Lisesi’nde öğretmenlik yapmış olan Arif Nihat ASYA’nın vefat günüdür. Şairimizi saygı ve minnetle anıyoruz.