Dr.Mahmut Rişvanoğlu

Dr. Mahmut RİŞVANOĞLU

              İnsanların, kelimelerin sihrini düşünce ufuklarında daha fazlaca hissetmeye başladıkları bir zaman diliminde yaşıyoruz. Çağlara isim takma alışkanlığımızın “bilgi çağı, iletişim çağı, teknoloji çağı” gibi adlarla andığı bu asrın bence asıl adı bir nevi kavramlar çağıdır.

              Adına ister modernleşme, ister iletişim, ister sanayi, isterse bilgi çağı desinler, bu çağı kavramların çağıdır. Önünde bir nevi secdeye kapanılan, kurbanlar adanarak tapınılan uğruna savaşlar verilen bu kavramların en kötü yönleri içlerinin bir bakıma boş olmasıdır. Herkes kendi yargıları ve kabulleriyle dolduruyor kavramların içini.

              Şairin “Beşerin böyle dalaletleri var/putunu kendi yapar kendi tapar” mısralarındaki gibi, bu milli ve manevi değerlerin ‘metalleştiği’ çağın tapınaklarında putlaştırılan kavramlara adanmış kurbanlar gibiyiz. Düşünce ufkumuzu saran, rahmetli fikir ve düşünce adamı Cemil Meriç’in deyimiyle dört deli gömleği yapılıp idrakimize giydirilen bu kavramların çoğu başka kültür havzaların, başka coğrafyaların ve başka diyarların mahsulüdür.

              Kavramlar, gönül mihrabımıza asılan bir nevi haçtır.

              Kavramlar, ki her biri tanıma muhtaçtır.

              Kavramlar, evimize, işyerimize eşik olmuştur.

              Kavramlar, beynimize ve yüreğimize çalıntı uykular için beşik olmuştur.

              Kavramlar, çağdaş köleler için puttur, ilahtır.

              Bu materyalist çağın putlarının en önemli unsurları kavramlardır. Ağaçtan, alçıdan, çamurdan, helvadan put yapma devri ilkellikti. Şimdi çağdaş putperestlik moda. Bu putların en kötü tarafları İbrahimler’ini bulmanın zorluğudur.

              Ve bu günlerdeki en sevgili putumuzun adı “demokrasidir”.

              Herkes demokrattır bu ülkede. Herkes her yaptığını demokrasi için yapmaktadır. Adam öldürenler demokrasi adına, milletin ordusuna düşman olanların, geçmişte milletin ordusuna kurşun sıkmış olmakla övünenlerin de amacı demokrasi aşkınaydı.

              Bu ülkenin en büyük demokratları bölücüler, dişilik aktrislik, maçoluğu aktörlük sayanlar, cinsiyeti tesbit edilemeyenler, Türklük düşmanı devşirme-dönmeler.

              Bu ülkede demokrasi, kalpleri para torbasına dönüşmüş, vatanı birkaç dolara satılacak arsa olarak gören “komisyoncu burjuva”nın basın tekelleri aracılığıyla oluşturduğu gündemin iznine tabidir.

              Hayatlarını Türk düşmanlığı üzerine kurgulamış olan Hristiyan-Yahudi ittifakını oluşturan emperyalizmin kapıkulların Atatürk’ü ve Dini istismar ederken taktıkları maskenin adıdır demokrasi.

              “Hani, hakimiyet kayıtsız ve şartsız milletindi. Osmanlı-Türk devletini ele geçirip asırlarca kanını emen ve sömüren devşirme-dönme partizanların elinden alarak gerçek sahibi olan Müslüman Türk milletine veren Atatürk’e hakaretler yapmaktır bu ülkede demokrasi.

              Türk milletinin diline, dinine, kültür coğrafyasına, üniter devlet yapısına düşman olan soy özürlülere peşkeş çekmek demokrasi olmuştur.

              Sahi nedir demokrasi?

              Egemenlik haklarının halka ait olduğu siyasi sistem ve yönetim şekli mi?

              Halkın ‘halk’ için halk tarafından yönetilmesi mi?

              Yöneten ve yönetilen ayrımının ortadan kaldırılması?

              Halkın kendisini yönetecek olanları seçmesi mi?

              Toplumsal mutabakatın ötesindeki farklılıkların korunması mı?

              Yoksa bugünkü haliyle sokaklarda ıspanak fiyatına satılan işportacı metası mı?

              Sahi kimdir demokrat?

              Referanslarını yaratıcıdan alan ahlak anlayışını ve dini kurumları reddedenler mi? İnsanı maddeye ve makineye indirgeyenler mi?

              Cinselliği bütün insan davranışlarının ana unsuru sayanlar mı?

              Müslüman Türk’ün kanlarıyla canlarıyla yoğurdu bu vatanda Türk’e yer vermeyip yabancı soylulara itibar edenler mi?

              Vatanımızın haritasını parçalayarak yeni haritalar üretenler mi?

              Haram sermayelerin güç ve etki alanını devletin hakimiyet sınırlarını zorlayacak kadar genişleterek fertleri ve kurumları sömürmeyi hedefleyen sağ ve soldaki liberaller mi?

              Dini ve inanç hürriyeti savunur görünerek, makam, şöhret maddi imkanlar ve siyasi çıkarlar elde etmek için ticaretin ve politikanın aracı yapanlar mı?

              Askere polise kurşun sıkıp ve de öldürenleri savunmak mıdır demokratlık?

              Düşünce özgürlüğü adı altında eli kanlı katillere, emperyalizmin ‘kapıkulları’ olan kızıl faşist çetelerini savunmak, omuzdaş, yandaş olmak, onlara övgüler dizmek midir demokratlık?

              Milli, bağımsız üniter devlet yapısını parçalayıp, “çokcul dilli, çokcul halklı, çokcul mezhepli” gibi vatanı “aşiretler, kabileler, mezhepler ve etnikler arazisine” çevirip emperyalizmin iştahına sunmak demokrasi ve bunu savunanlar da demokrat mı oluyor?

              Demokrasi lügatı anlamıyla; hür bir halkın veya milletin hür iradesiyle kendi kendini yönetmesi veya kendisini yönütecek ve kendisine karşı sorumluluk yüklenen temsilcilerini seçmesidir. Aşiretlerin, mezheplerin, etnik parçacıkları hüküm sürdüğü bir parçalınmış toplumda demokrasi olmaz. Çünkü böyle bir topluda fertlerin hür iradeleri ellerinde değil, ağalar, şeyhler, dedeler belirler.

              Demokrasi değerlerle kavga etmek değildir. Bilakis milletin değerleriyle barışık olmak demektir. Milli birliğini garantilemiş bir toplumda demokrasi uygulanabilir. Demokrasi bir zihniyet ve davranış biçimidir. Ancak uygulama ile kazanılabilir. Önemli olan, demokrasinin alt-kültürlere değil sosyal fonksiyonlara dayanmasıdır.

You have no rights to post comments

Köşe Yazarları


Annemin Ardından...
Cuma, 25 Ağustos 2023
...
TÜRK BAYRAMI: NEVRUZ
Salı, 29 Mart 2022
...

An itibariyle ziyaretci sayısı:

108 ziyaretçi ve 0 üye çevrimiçi