Dr.Mahmut Rişvanoğlu

VATAN TOPRAKLARI SERBEST PAZARDA SATILIK

Şehadete öyle doymuş ki bu öksüz toprak

Ah, bir sıksa insan otları, kan fışkıracak.

Böyle bir yurdu satan aşağılık nesil,

Yer üstünde horlanır, yerin altında ise rezili

M. Akif ERSOY

 

            Malumunuz İzmir’e yakıştırılan bir söz vardır, ‘gavur İzmir’ ifadesi. Bir dönem güzel İzmir’imize ‘gavur İzmir’ yakıştırılmasında bulunulmuş, bu ifade uzun yıllar milletin hafızasından silinmemiştir.
            Böyle bir ‘ad’ verilmesinin sebebini ve kaynağını tartışmadan, olayın özüne inmeden söyleyip durdular.
            İzmir’e bu yakıştırmanın sebebi aslında şudur:
   Osmanlı Devleti’nin ‘devşirme-dönme’, Enderun mensubu kozmopolitan yöneticileri, Avrupalılaşmak; Avrupalı olmak karasevdası uğruna Batılı emperyalist güçlerin her istek reform taleplerine tartışmasız kabul edip uygulamaya başlamışlardır. İngiltere’nin - o tarihlerde İngiltere Avrupa’nın ve hatta dünyanın en kuvvetli devleti idi - bir nevi emri ile, ‘yabancılara toprak’ satışını izin verilmesini talep etmesidir. Hemen bu istek yerine getirilir; 1867 tarihli “yabancılara toprak – mülk edinme” kanunu çıkartılır. Bu yasa çıkartıldıktan sonra İzmir bölgesi bilhassa İngilizler tarafından adeta talan edilmiştir.
            1828 – 1878 yılları arasında İzmir başta olmak üzere ege bölgesinden Osmanlı-Rus savaşları için toplanan 200 bin genç,- büyük bir kısmı geri gelmemiştir.- Tarlaları sürecek, ekip – biçecek erkek nüfusu azalmıştır. Topraklar öyle bakir kalmıştır. Bu yabancılara mülk edinme yasası ile, toprakları İngilizlere satmışlar o da dönümü I sterlin’e. Orhan Tüfekçioğlu’nun, Orhan Kurmuş’un “Emperyalizmin Türkiye’ye Girişi” adlı kitabına dayanarak yaptığı araştırmada, İzmir’in durumu büyük vahamet arzeder.
            “Yabancılara toprak edinme yasası Osmanlı’da 1867’de çıkmıştır ama ondan önce de İngilizler Osmanlı topraklarında mülk edinmeye başlamıştır. Mesela İzmir’de W. Williamson adlı İngiliz 1840 yılında 2620 dönüm arazi ve üzerine 7500 dut ağacı olan bahçe satın almıştır. 1877-78 (93 harbi) Osmanlı – Rus savaşı sonrasında ise yabancıların Eğedeki toprak alımları tam bir yağmaya dönüşmüştür. Dönümü I veya 1,5 sterline tarla, bağ ve bahçelere İngilizler adeta el koymuştur. Sonunda da ortaya muazzam büyüklükte İngiliz çiftlikleri çıkmıştır.
            (…) Sadece İngilizler Batı Anadolu’da 2,8 milyon dönüm vatan toprağı satın aldı. Buna, o yıllardaki Rum, Ermeni ve Yahudiler’in eline geçen topraklar eklendiğinde; 5 ve 6 milyon dönüm toprağın yabancıların eline geçtiği, toprak edinme kanunu sonrası Ege’deki Türk köylüsünün elinden çıktığı açıkça görülür.
            Batı Anadolu’da bazı bölgelerde İngiliz’lerin  satın aldığı toprakların bulunduğu bölge ve satın alan şahısların isimleri şöyle:
            “- A.O. Clarke, Kuşadası’ndan 72 bin dönüm,
            - G. Meredith, Aydın’dan 12 bin dönüm,
            - W.G. Maltas, Aldın’dan 122 bin dönüm,
            - F. Wihittal, Tire’den 18 bin dönüm,
            - R. Wilkin, İzmir’den 130 bin dönüm,
            - D. Baltazzi, İzmir’den 247 bin bönüm,
            - A. Edwars, Buca’dan 80 bin dönüm,
            - Asia Minör, Cotton (şirketi), Nazilli’den 36 bin dönüm,
            - M. Baltazzi, Bergama’dan 82 bin dönüm,
            - F. Lee, İzmir’den 3 bin dönüm,
            - Yassıada; Osmanlı’da İngiliz Büyükelçisi LordBulwer-lytton satın almıştır. 1890’da ise aynı adayı Mısır Hidivi İsmail Paşa almıştır.
            İşte böyle uzayıp gidiyor.
            İzmir’deki yabancıların ve onların içinde de büyük ekseriyetle İngiliz’lerin mülk edinmesi, ağırlıklı olarak İzmir şehrinde ev ve dükkan gibi mülkler de olmuştur.
            Bu şekilde İzmir’in % 85’i, 1985 yılında, İngiliz seferinin o tarihlerdeki beyanı ile İngiliz’lerin eline geçmiştir yani tapusunu almışlardır. İzmir’de Alsancak, Karşıyaka gibi sahillerin dışında Bornova ve Buca gibi semtler de tam bir İngiliz hakimiyeti  ile İzmir bir nevi İngiliz şehri olmuştur. Kraliçe Viktorya’nın doğum yılı itibariyle her taraf İngiliz bayrakları ile donatılınca, Müslüman Türk halkı; “vay anasını galiba İzmir gavurlaşmış” demişlerdir. Gavur İzmir tanımı işte bundan kaynaklanmaktaydı.
            Evet olayın temelinde, 1838’lerden itibaren yabancılara toprak satışına izin verilmesinde yatmaktaydı. Bir ülkenin toprakları yabancılara peşkeş çekilirse, “gavurlaşma” doğal bir sonucu olarak Osmanlı’nın Türk İzmir’inde olduğu gibi karşımıza başka bir kimlikle çıkar.
            Tarih tekerrür etmez, ama hatalar tekerrür eder:
            Tarihini bilmeyen yöneticiler ve toplum “büyük hafızadan” yoksundur. Hafızasını kaybetmiş kişi de “akrebin deliğine tekrar tekrar elini sokar: Yani hatalar tekrar edilir durur. Hem devlet ve hem de millet bundan büyük hüsranlara uğrar. Bugün aynı hata işlenmekte, tarihten ders almadığımız için.
            Turgut Özal’ın başkanlığı devrinden itibaren, “kara bir sevda gibi yoluna yüz sürülen Avrupa Birliğine girmek aşkı yüzünden, onların her isteği reformların önemli bir kısmı meclisimizden geçirilip yürürlüğe girmiştir. Bu reformlardan biri de yine yabancıların toprak satışı mülk edinmesi”dir. AKP iktidarı ile bu daha da hızlanmıştır: AKP’nin çıkardığı “05.06.2003 tarihli Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu, 03.07.2003 tarihli Köylerden yabancılara Toprak Satışına izin veren yasa, 19.07.2003 tarihli yabancılara gayri menkul satışına izin veren yasalar ile, Türkiye toprakları, Tıpkı 1867 tarihindeki yasa gibi yabancılara peşkeş çekilmektedir.
            Cumhuriyet tarihimizin en büyük toprak satışları AKP döneminde olmuştur. Satışların % 90’nı kadar. 1993 yılına kadar 80 yıllık Cumhuriyet tarihimizde yabancılara sadece 12 km kare toprak satılmıştı. On yıllık AKP iktidarında ise bu rakam II kat büyüyerek 137 km kareyi bulmuştur (şimdilik).
            Önceki kanuna göre “yabancılara satılacak toprak miktarı imarlı alanların 5 10’unu geçmezken, yeni düzenleme ile yasa metnine “özel mülkiyete dahil alanların, yüzde 10’unu geçmeyecek ibaresi kondu. Böylece “imarlı alan” terimi yerine “özel mülkiyete dahil alan” terimi konarak, satışa konu olabilecek toprak alanı genişletildi. Bu şekilde tarım alanları ve benzerleri de “satılabilir toprak” statüsüne dahil edildi. Ülkenin maalesef sahibi olmadığı için(!); bir defada satılacak toprak miktarı, pervasızca 2,5 hektardan 60 hektara çıkarılıverdi. Türklüğe ve Türk milletine karşı allerjileri ve tarihi birtakım hesapları olan çoğunluğu devşirme – dönmelerden olan gayri milli iktidarların, ülkemizin geleceği bakımından insanı gerçekten dehşete düşüren uygulamalardır. Ziraat mühendisleri odası genel başkanı Dr. Turhan Tuncer’in, yasadan önceki bir tarihte yapmış olduğu yorumları buraya almakta fayda var, Oda Başkanı şöyle diyor:
            “2644 sayılı Tapu Kanunu’nda değişiklik yapacak yasa tasarısı ile yabancıların edinebilecekleri taşınmaz miktarı 2,5 hektardan 30 hektara (300.000 m2) çıkarılıyor. Bakanlar kurulu’na bu miktarı 60 hektara (600 dönüme) çıkarma  yetkisi tanınıyor. Mütekabiliyet ilkesi (karşılıklılık  ilkesi) aranmayabilecek, küresel şirketler de Türkiye’de toprak almak için hemen hareket geçmişlerdir.
            Peki, aradan geçen süre içinde yabancılar (şahıs ve şirketler) Türkiye’den ne kadar toprak – tarım arazisi – satın aldı? Çevre Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Kırklareli Milletvekili Dibek’in soru önergesine verdiği cevapta, şu ayrıntıları aktardı:
            - “Tapu Kanunu ve Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yasa’nın yürürlüğe girdiği 18 Mayıs 2012 tarihten itibaren yabancı uyruklu gerçek kişiler tarafından niteliği “tarla, bahçe, bağ ve zeytinlik” gibi tarım arazisi olan 1 milyon 969 bin 849 metrekare taşınmaz edinilmiştir.
            - Anılan kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yabancı sermayeli şirketler tarafından niteliği “tarla, bahçe, bağ, zeytinlik” gibi tarım arazisi olan toplam 3 milyon 900 bin 366 metrekare taşınmaz edinilmiştir.
            - Yine anılan Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 7.377 yabancı gerçek kişi tarafından toplamı 3 milyon 616 bin 557 metrekare olan 7.433 adet taşınmaz edinilmiştir.
            Batan Bayraktar, milletvekili Dibek’in “Bakanlar kurulu kararı ile 300 dönümden çok toprak satışı yapılan kaç yabancı gerçek kişi vardır? Bunlar kimlerdir? Hangi arazileri, hangi bedeller ile almışlardır?” sorusuna ise “Bakanlar kurulunun bu yönde bir kararı olmadığı” şeklinde çok garip bir cevap verdi. Kimlerin aldığı belirsiz.
            Türkiye’nin milli serveti olmaktan çıkarak yabancı ülkelerin ve şirketlerin milli servetlerine eklenmiş olan toprak alanı – şimdilik kaydıyla – yaklaşık toplam olarak 137 km2’dir. bu alan yüzölçümü 316 km2 olan Malta adasının % 40’ına eşittir; Türkiye’nin yüzölçümünün de on binde 2’sine.
            Ancak bu tür bir hesaplama aldatıcıdır. Oranlamanın, ülkenin yüzölçümüne değil, yerleşim alanlarının yüzölçümüne yapılması lazım. Adamlar gidip dağ başında toprak satın almıyor ki. Bu takdirde yabancının mülkü haline gelen topraklar, çok daha yüksek bir yüzde ile ifade edilecektir.
            Uzun süredir beklenen bu yasanın ardından gayrimenkul sektöründe hareketli günler yaşanmaktadır. 30, hatta 60 hektara çıkaran ve mütekabiliyet şartını ortadan kaldıran bu yasa ile birlikte yabancılar hücum etmeye başladılar. Bu yasa ile ve “açılım” ile Türkiye toprakları artık “açık bir pazar” olarak niteleniyor. Bu durum, Türkiye’nin geleceği açısından çok tehlikeli bir gelişmedir.
            Güneydoğu başta olmak üzere birçok bölge ve illerde toprak ve diğer gayrimenkul satışları patlamış durumda. Yabancıların Türkiye’de en çok taşınmaz edindikleri ilçelerin başında gelen Alanya’da, bu yeni yasa ile birlikte tapu işlemleri yüzde 60 artmış bulunuyordu. Alanya Tapu Sicil Müdürü Çetin Özdemir’e göre daha önce 60 ülkenin yer aldığı liste, yabancıların mülk satışının önünü ardına kadar açan kanun ile 180 ülkeyi çıktı; 2,5 ay içinde 600’e yakın satış işlemi yapıldı. Yabancı şirketler ise en çok araziyi Güneydoğu ile Ege bölgesinden – Muğla başta olmak üzere – aldılar. Sadece 85 şirket, 4.5 milyon metrekare büyüklüğünde araziyi mülkiyetlerine geçirdiler (sadece Muğla tarafında). Antalya ve İstanbul’dan da 1,5 ar milyon metrekarelik toprak aldılar.
            AKP hükümetinin maliye bakanı Mehmet Şimşek de bir ara bu açıklamayı yaptı. “4070 sayılı Hazineye ait tarım arazilerinin satışı hakkında kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra Milli Emlak otomasyon projesi verilerine göre toplam 26190 adet olmak üzere, yaklaşık 310 milyon m2 hazineye ait tarım arazisi satıldı.” Görüyoruz ki, kamuya ait yani milletin müşterek malları olan tarım arazileri de kapanın elinde kalmaktadır.
            Bu gidişle önümüzdeki birkaç on yılda yabancıların o tuzu kuru emperyalistlerin eline geçen vatan toprakları binlerce kilometrekareyi bulabilecektir. Öyle ki Amerikalı, Avrupalı, Yahudi, Rum, Ermeni… küresel şirketler dolarla aldıkları tapuları, günün birinde burnumuza dayayıp “bu ülkeye biz de ortağız, kendinizi ne sanıyorsunuz” diyebileceklerdir. Bir vatan böyle satılmaktadır.
       Yurdun bir köşesinde “çiçeği burnunda fidanlarımız” bir karış vatan toprağı uğruna emperyalizmin taşeronu kızıl faşist PKK’ya karşı mücadelede can verip toprağa düşerken diğer köşesinde aynı topraklar “3 dolar” karşılığında dünün işgalcı milletlerine hektar hektar satılıyor; Kalpleri para torbasına dönüşmüş ve vatanı, birkaç dolara satılacak bir arazi gibi gören “komisyoncu Burjuva” takımı da bunlarla işbirliği içinde hareket etmektedir.
            Şehitlerin kanı ile yoğrulmuş mukaddes vatan topraklarının üstü de altı da satılırken, milletten hiçbir – kayda değer – tepkiler görülmemektedir. Toplumun dini ve milli şuuru azalmış; “mevzubahis para ise gerisi teferruattır” parolası geçer akçe olmuş.
            Aydın geçinenler - birkaç istisna hariç - karanlığa gömülmüş, toplumu uyarıcı faaliyetleri her tarafta kol gezmektedirler.
            “Ey Millet uyanın, yoksa hemen geç kalacak
            Uyanın: korkuyorum pişmanlık gelip 
            Çatacak!
            Ne vapurlarla trenler sizi uyandırdı.
            Ne de toplar bu derin uykuya kar etti!
            Sizi kim kaldıracak, sürûmu İsrafil’in?
            Etmeyin… Memleketin hali fenalaştı…
            Gelin:
            Gelin Allah için olsun ki zaman tehlikeli
            Perdenin arkası – Allah bilir ama – kanlı!
 
            Peygamber yurdu toprak şehitler burcu bu yer
            Bir yıkık türbesinin üstüne Mevla titrer:
            Dışı baştan başa bir büyük neslin hatıralarıyla
            İçi de boydan boya milyonlarca şehidler ile dolu.
                                                           M. Aktif ERSOY

 

 

 

 

 

You have no rights to post comments

Köşe Yazarları


Annemin Ardından...
Cuma, 25 Ağustos 2023
...
TÜRK BAYRAMI: NEVRUZ
Salı, 29 Mart 2022
...

An itibariyle ziyaretci sayısı:

51 ziyaretçi ve 0 üye çevrimiçi