Anasayfa
BAK POSTACI GELİYOR HAKKINDA BİRKAÇ KELAM…
PERVİN ÖZDEMİR
Kitabı, ilk açtığımda tanıdık, bildik bir dost gibi gülümseyen, Abdürrahim Karakoç ile karşılaşmam benim için doğrusu hoş bir sürpriz oldu. . Zira bu değerli, zatın şiirleri; Türk edebiyatında her zaman sadeliğin, duyarlılığın, aşkın doruğundadır. Doğru bildiğini cesurca dile getiren, memleket ve insan sevgisiyle tanınan Abdürrahim Karakoç, hiç kimseye eyvallahı olmayan haksızlık karşısında dik duran nadide bir kişiliktir. Kitabınıza böylesine değerli bir şairin dizeleriyle başlamanız çok isabetli olmuş diye düşünüyorum.
Ayrıca, sevgi kokan mektuplardan söz ederken yazdığınız romandan, Kıssa –i Aşk‘tan, bir bölüm aktarmanız, güzel ve ilginç bir detay…
“Yaş otuz beş, yolun yarısı eder” diyerek genç yaşta vefat eden şair Cahit Sıtkı Tarancı’dan bahsedilen bölümde ise şairle ilgili pek bilinmeyen anekdotları anlatılması; şairin ilginç yaşam öyküsünü oldukça dikkat çekici kılmış. Ayrıca, şairin can dostu Ziya Osman Saba’ya yazdığı mektup örneklerini okuyucuya takdim ettikten sonra kendi yaşantınızda önemli bir yer tutan arkadaşınız Erol’dan bahsetmeniz, “Ah Erol ah!” hafif sitemli sözleriniz bana göre yazıyı bu güne taşımış ve esere samimiyet katmış. Muhatap için bir vefa örneği diyebiliriz…
Aslında kitabı, bu şekilde ele alarak tek tek şahsiyetleri değerlendirmeyi düşündüm. Sonra vazgeçtim. Bir bütün olarak değerlendirmek kitabın akıcılığıyla bütünleşip, en azından büyüsünü bozmadan bir şeyler söylemeyi daha uygun buldum.
Öncelikle, yazar Mehmet Hayati Özkaya Bak Postacı Geliyor adlı kitabıyla kendisi de edebiyat öğretmeni ve yazarlık kimliğiyle, kütüphaneye değer katan, araştırma yönü ile dikkat çeken bir eser ortaya çıkarmıştır.
Bu kitapta yazar, geçmişte, özellikle yakın tarihimizde ağırlıkla edebiyat dünyasında, yankı bulan şahsiyetleri, onların gerek fikir dünyasını gerek şahsi günlük yaşantısını ve zaman zaman hayat hikâyelerini su gibi berrak bir anlatımla okuyucuyla buluşturuyor.
Kitabı okurken kendimi zaman tünelinde şakın bir vaziyette ilerleyen bir yolcu gibi hissettim. Çünkü kitapta mektuplarla bin bir emek barındıran araştırma ve belgelerle geçmişten günümüze bağ kuruluyor hatta zaman zaman “yok artık” tarzında birtakım bilgilerle okuyucuyu şaşkına döndürülüyor.
Bak Postacı Geliyor, okul yıllarımızda edebiyat derslerinde yeterince anlatılmayan yazar ve şairleri derinlemesine irdeliyor. Onları, kuru bir anlatımdan uzak, okuyucunun gözünde ete kemiğe büründürüyor. Sanki o şahsiyetleri karşımıza dikiyor. Karşılıklı oturup sohbet edercesine yakın hissettiriyor. Üslubuyla, zaman zaman gülümseten çokça da hüzünlendiren hayat hikâyeleri okuyucuyu, tefekküre sevk ederken aynı zamanda görüş açısını genişletiyor. Dünden bugüne açılan pencereler sayesinde, günümüzde yaşanan hadiselerin geçmişle olan bağlantısını anlaşılır kılıyor.
Mehmet Akif Ersoy’un kızına yazdığı sitemli ve ümit verici, Platon’un derin bilgisi ve krala ders niteliğinde yazdığı, mektubu, Ömer Seyfettin’in İstanbul Türkçesine verdiği kıymeti, Dostoyevski’ nin İstanbul ile ilgili düşüncesini, Mehmet Kaplan’ın, Ahmet Kabaklı’ya yazdığı mektupta Sokrat’ı talebelerine sevdirmesi yönündeki telkini, Sabahattin Ali’nin ibretlik yaşamı, Zekeriya Sertel’in gazetecilik öyküsü, Ahmet Mithat Efendi’nin, bilgiyi topluma yayma çabaları ve eserleri gibi gibi… Pek çok ilginç bilgiler, yazarın müthiş kabiliyeti sayesinde okuyucuya, aktarılıyor. Yazar, tadı damakta kalan bitmesini istemediğimiz bir lezzet tufanıyla okuyucuyu buluşturuyor. Yakın tarihi mercek altına alan etkileyici bir deneme vesselam…
Kalemine, yüreğine sağlık, nice eserlere Sayın Hocam…