Anasayfa

Taşa Kazınan Tarih

Gülcan Havva ERASLAN 

Taşa kazınan tarih

Türkoloji ve Genel Türk Tarihi araştırmacılarının; dünyanın neresinde olursa olsun, hangi alan ile ilgilenirse ilgilensin yolları hep “Taşa Kazınan Tarih”e çıkar. Bu elbette tesadüfi bir olay değil. 

Türkler, kendi tarihlerinin önemli bir bölümünü, bilinen hâliyle Bugut yazıtından beri taşa kazıyarak yazmışlardır. Türk dili ve tarihi yazılı olarak ele alındığında, taş üzerine yazılmış her bir yazının, Türk kültürünün anlaşılması ve aktarılması açısından taşıdığı önem ortadadır. Prof. Dr. Erhan Aydın tarafından yapılan çalışmalardan “Taşa Kazınan Tarih: Türklerin İlk Yazılı Belgeleri” adlı eser, son dönemde Türklerin tarihini, kendilerinin yazdıkları tarih metinlerinde araması açısından önemlidir.

 

Eski Türkler duygu ve düşüncelerini neden kâğıda değil de taşa yazdılar, kâğıdı bilmiyorlar mıydı? Bozkırlarda yaşayan bu halklar mutlaka kâğıdı biliyorlardı. Ağır bozkır şartlarında kâğıt elde etmek o dönemin şartları düşünüldüğünde çok kolay değil. Bozkır şartlarında yaşayan bir halkın gelecek nesillere hatıralarını aktarmasının en kalıcı ve kolay yolu herhâlde taşa yazmaktı. Kâğıt yerine taşın tercih edilmesinde, güç metaforu ve taş imgesinin ölümsüz sayılmasının da etkisi yadsınamaz.

 

Bilim çevresi dışında ise, insanlar “Taş”taki tarihî imzamızın en çok Türk kimliğini öne çıkaran kısmı ile ilgileniyor. Bu ilgiyi de es geçmeden her kesimden okurun cevabını bulması için, özenle yazılmış bir çalışmanın içinde kendinizi bulmak, sözcüklerini zihninizde gezdirmek oldukça keyifli.

 

On ana bölüm ve bölümler altında alt başlıklar olarak ele alınan konular, son derece sistemli ve birbiri ile bağlantılı. Türklerin tarih sahnesine çıkışından alfabesine, yazıtların edebî değerinden güncelliğine kadar kurgu geçişleri son derece özenli. Türklerin kökeni, bozkır hayatı ve tarih sahnesine çıkışları, yaşadıkları coğrafya vb. alanlarda, dünya genelinde geniş bir perspektiften önemli çalışmalar yapılmaktadır. Bu güncel çalışmalar doğrultusunda etimoloji, tarih ve dil çalışmalarına hâkim olunması, yakından takip edilmesi ve Türkoloji bilimi metodolojisi içerisinde; ortaya konan eski ve yeni görüşlerden faydalanıp, kendi özgün çalışmasını ortaya koyması, bu eser için Erhan Aydın’ın titizlikle çalıştığını göstermesi açısından önemlidir.

 

Dünyadaki Türkoloji çalışmalarının sonucunda Türk adının kullanımına ve kökenine dair ortaya konulan birkaç görüş mevcuttur. Bu görüşler bağlamında, ortaya koyulan tüm yorumların, eserlerden alıntılarla kıyaslanması ve yazıtlardaki kullanımlarını, örneklerle detaylandırıp farklılıkları ortaya koyarak ele alması, okur için büyük bir kazanım.

 

Türklerin “Taş”a tarihlerini kazırken kullandıkları alfabe için, bugün bile süregelen ciddi tartışmalar mevcuttur. Bir kesim Türk runik alfabesi derken bir kesim ise buna, Türk tamgaları alfabesi diyor. Tüm bu tartışmaların bilgi kargaşası yaratmadan, neden ve niçinleriyle açıklanması ise, bilgi edinimi açısından oldukça doğru bir yöntem.

 

Yazıtların bulunması, alfabenin çözümlenmesi ve yazıtlar üzerindeki çalışmalar kronolojik bir sistem içerisinde ele alınmış. Köktürkçe ve yazıtlar üzerine Türkiye’deki çalışmalar, dünyadaki Türkoloji çalışmalarından çok sonra başlamıştır.  Ülkemizde yazıtlardan ilk söz edilen çalışma, İkdam Gazetesinin 200. Sayısındaki “Hutût-ı Kadîme-i Türkiyye” adlı makaledir. Cumhuriyet’in ilânı, 1932’de Türk Dil Kurumu’nun kuruluşu, 1933’te üniversite reformu, Türk dili ve tarihi alanındaki çalışma eksikliğimizi hızla giderme noktasında başlangıç olmuştur.

 

Bu teşvikler neticesinde önemli birçok bilim insanı yetiştirdik. Hüseyin Namık Orkun. Reşit Rahmeti Arat, Ahmet Caferoğlu, Muharrem Ergin, Sadri Maksudi Arsal gibi öncü isimler; Talat Tekin, Ahmet Bican Ercilasun, Marcel Erdal, Mehmet Ölmez gibi, çağdaş dönem Eski Türkçe uzmanları arasında önemli isimlerden biri de Erhan Aydın’dır. Türkiye’deki Türkoloji biliminin yapıtaşı sayılabilecek isimler arasında, Erhan Aydın ismini de görmek uzun ve meşakkatli çalışma hayatının doğal bir sonucu olsa gerek.

 

Genel mânâda Türkoloji; filolojiden tarihe, sosyolojiden iktisada, coğrafyadan antropolojiye kadar birçok bilim dalı ile ortaklaşa çalışan Türklük bilimi olarak tanımlanabilir. Ancak Türkiye’de, hiç hak etmediği bir biçimde, fiil çekmekten ibaret sanılan bir bilim dalı olarak algılanıyor. Bu yanlış algıyı ortadan kaldırmak için, çağdaş dönem Türk Türkologları; dil bilimi ve tarih ilmi yanında, antropoloji, arkeoloji, coğrafya vb. çok çeşitli bilim dallarından faydalanarak geniş bir çerçeveden en doğru bilgiyi, alan çalışması ile tamamlayarak bilim dünyasına sunuyor.

 

 

Yerli ve yabancı Türkologların farklı coğrafyalarda yaptıkları alan çalışmalarının, Türk dili ve kültür tarihini, genç kuşaklar için, dünyada ve Türkiye’de cazibe merkezi hâline getirdiği de âşikârdır.

 

Çin, Moğol, Uygur vb. birçok dilin kaynağından faydalanılması terim, kişi ve yer isimleri adlandırmasında farklılıklar yaşanmasına yol açıyor. Alan çalışmalarının kattığı bilgi ve beceriler ile, adlandırmalardaki farklılıkların nedenlerinin açıklanması, bilgi karmaşasını ortadan kaldırıyor.

 

Orhon vadisi, Yenisey yazıtları vb. isimlerle biliniyor. Daha geniş alanlarda yaygın şekilde Türk runik harfli yazıtlar şeklindedir. Eski Türk yazıtlarının en önemli sorununun adlandırma, numaralandırma ve envanter bilgilerindeki karışıklıklar olduğunu ifade etmek gerekir. Ülkeler ve tarih sıralamasına göre tasniflendirilmiş hâli yazıtlara biraz ilgi duyan okur için âdeta bir rehber niteliği taşıyor.

 

Türk kültürünün yazılı eserlerinin hikmet ve nasihat temelli olması ayrı bir anlam taşır. Yazıtların neredeyse tamamının yazılış ve dikiliş amacı kendinden sonra gelen nesillere öğüt vermektir. Bu mânâda Köl Tégin, Bilge Kağan yazıtları diğer yazıtlara göre, biraz daha süslü ve dikkatli yazılmıştır. Tonyukuk’ta ise devlet yönetimi, akıl ve bilgiye dair tavsiyeleri bulmak mümkün. Yazıtlar asırlardır eskimeyen ve eskimeyecek kültürel kodları içerisinde taşıyor. Konuralp Ercilasun’un da dediği gibi; “Son olay gösterdi ki bengü taşlardaki Çin yaşıyor. Bengü taşlardaki Türk de…“ Taşa kazıdığımız tarihi bundan daha iyi özetleyen, güncelliğinin ve ebediliğinin sonsuz olduğunu gösteren başka bir tümce var mıdır bilemiyorum.

 

Türk yazıtları üzerine sayısız eser mevcut. “Taşa Kazınan Tarih”i diğerlerinden farklı kılan yan, son derece özgün bir kimliğinin olması. Bazı kitaplar vardır ki, iyi mi yoksa çok çok iyi mi karar veremezsiniz. Hele içerik olarak belli bir bilgi ve kültür birikimi olan, hedef kitle olarak akademik camia ya da özel ilgisi ve bilgisi olan bir okur kitlesi varsa, karar vermek oldukça güçtür. Ben okur olarak böyle anlarda etrafımdan destek alırım. Eserin konusuna dair ilgi düzeyi en az kişiyi tespit eder, kitabı okuduktan sonraki düşüncelerine çok önem veririm. Bu kez de öyle oldu. Türkolojiye ilgisi en az düzeyde olan farklı bir okurun, kitabı son derece sade, anlaşılır ve ufuk açıcı bulması, doğrusu kitabın özgünlüğüne tanıklık etmiş biri olarak beni pek de şaşırtmadı. Bu da akademik camiada ders kitabı olarak okutulabilecek düzeyde kaynak bir kitabın, bu alana en uzak bir okur için bile, kolay ve anlaşılır hâlde okunabildiği verisini size vermesi açısından oldukça önemli bir göstergedir.

 

Bilim ölçütleri içerisinde yazılan kitapların, kaynaklar ile desteklendiğinde özgün olarak kalabilmesini sağlamak son derece güçtür. Kaynak-eser, kişi ve alıntı yapılan konular çok olduğunda, bunun yazdığınız esere etkisini asgarî düzeyde tutup, kendi özgün fikrinizi oluşturabilmek, sizin yazma becerinizin gücünü gösterir. Okuru; hatırı sayılır şahsi bir kütüphane oluşturmaya teşvik edecek derecede, önemli bilim insanlarının eserlerini referans olarak ortaya koyup, çalışmalarından faydalanıp, kendi özgün fikrini en üst düzeyde ortaya koyabilen Erhan Aydın’ı bu mânâda bir kez daha tebrik etmek lâzım.

 

Yazıtlara dair birçok esere sahip olabilir ya da  bu konuda eserler okuyabilirsiniz. Hangi eğitim düzeyinde olursanız olun, Türk dili nasıl oluşmuş, Türklerin kültürel tarihi nasıldır, bunu en sade ve kolay şekilde nasıl anlayabilirim diyorsanız ,kesinlikle en doğru tercihlerden biri de “Taşa Kazınan Tarih” eseri olacaktır.

 

Anadilimizin, kültürümüzün “Taşa Kazınan Tarih”teki izini orijinalinden okuyup anlamak mı istiyorsunuz? Erhan Aydın bunu en kolay ve sade şekli ile “kâğıda”yazmış. Bu bana yetmez mi diyorsunuz, hatırı sayılır derecede çok ismin eserlerinden faydalanarak bir kitap öznesinde, dev bir kütüphaneyi okura isim isim, eser eser kaynak göstererek vermiş.

 

Yazın dünyasında, kullanımı yanlış bir biçimde bırakılan, kelimelerin anlam ve bağlamını tamamen değiştirme gücüne sahip düzeltme işaretlerini eksiksiz kullanması da takdire şâyan. Türkçe’nin doğru kullanılmış uygulamalı hâlini ilk satırından son satırına kadar bu eserde bulmak, yazın dünyasındaki bu yanlış uygulamaya da dur demiştir âdeta.

 

“Taşa Kazınan Tarih”in ruhuna dokunmanın yolu, “kâğıda” yazılan kitabın cümleleri arasında  var olmaktan geçiyor.

 

Taşın sert ölümsüzlüğünden, “kâğıdın” yumuşak ebediliğine attığınız imza için;

 

Teşekkürler Erhan Aydın

 

 

 

Prof. Dr. Erhan Aydın, Taşa Kazınan Tarih: Türklerin İlk Yazılı Belgeleri, İstanbul:

Kronik Kitap, 2018, 368 s.

You have no rights to post comments

******KİTAPLIĞIMIZA GELENLER******

ÜLKÜ OLCAY YAZDI
Ummana Dökülmeyi Bekleyen Aşk Yağmuru”
AHMET BİCAN ERCİLASUN
Dilin, düşüncenin, kitabın önünde hiçbir engel duramıyor. Ne virüs, ne salgın, ne rejim, ne de zulüm.
Hasan Kallimci
Beni ağlatan da “Aliş’imin Kaşları Kare” . Başlığına bakarak, türkünün malûm hikâyesini okuyacağınızı zannetmeyin.
GÜLSÜM KARACA YAZDI
Küllenmiş fikirleri bir kıvılcımla yeniden yakmak
GÜLSÜM KARACA YAZDI
Ve her şair biraz deliydi. Ve iyi ki Tanrı Delileri Yarattı’
BİR TÜRKÜNÜN HİKAYESİ
Nem Alacak Felek Benim Dr.Halil ATILGAN
HALİL ATILGAN YAZDI
TUTSAK KALEMLER M. Hayati ÖZKAYA DR. HALİL ATILGAN’IN UZUN SOLUKLU ÇALIŞMASI: BODRUM HÂKİMİ Muhsin DURUCAN “Bodrumlular erken biçer ekini Feleğe kurban mı gittin Bodrum Hâkimi. Nasıl astın Mefharet Hanım ipe de kendini Altın makasDevamını oku...
GÜLSÜM KARACA YAZDI
SAFAHAT MEHMET AKİF ERSOY Gülsüm KARACA yazdı... Yazıma yazarımızın kısa bir biyografisi ile başlamak isterim. Mehmet Âkif Ersoy, 1873 yılının Aralık ayında İstanbul’da, Fatih ilçesinin KaragümrükDevamını oku...
Zafer Saraç yazdı
Göç, tarih boyunca insanlığın kaderine yazılmış kaçınılmaz bir olgudur. Coğrafya kader olduğu kadar göç de yazgısı kolay değiştirilemeyen hayatiyetin devamlılığı için zorunlu bir seçenek olmuştur.Devamını oku...
GÜLSÜM KARACA YAZDI
Talat Ülker’in kaleme almış olduğu Dilaver Cebeci eseri kıymetli Cebeci’nin hayatını, sanatını ve eserlerini konu almaktadır. Girizgâhında Dilaver Cebeci’nin hayatı ve sosyal dünyası olmak üzereDevamını oku...
YENİ SAYI
Mehmet Akif Ersoy OKUYUNUZ
YASİN SARI YAZDI
Okurken, her ne kadar çetin bir mücâdeleyi ve bu uğurda yitip gidenleri anlatsa da, çok keyîf aldım

Bir Kitap Bir Yazı

Köşe Yazarları


Annemin Ardından...
Cuma, 25 Ağustos 2023
...
TÜRK BAYRAMI: NEVRUZ
Salı, 29 Mart 2022
...

An itibariyle ziyaretci sayısı:

90 ziyaretçi ve 0 üye çevrimiçi