Dr. Halil ATILGAN                                                                                                                        

Hayati Özkaya’yı yakından tanırım. Çok iyi bir edebiyat öğretmeni. Okumayı - Yazmayı sever. Sevenleri sever. Duygularını dizelerle dile getirir. İnsanları mutlu etmeye çalışan bir yapıya sahiptir.

Benim yayımlanan kitapların çoğu kendisinde mevcuttur. Türkülerin İsyanı kitabımın da isim hocasıdır. Ben adını Türkülerin Dili koymuştum. Hayati içeriğini öğrenince “Türkülerin İsyanı olsun” dedi. Ad, içerikle çok uyumlu. Dediğini yerine getirdim. Kitap Türkülerin İsyanı olarak yayımlandı. Kendisine de armağan ettim. Şimdiye kadar ben ona kitap armağan ederken, bu sefer de o bana kitabını armağan etti. Kendisini başımıza taç ettik. Hep yazıyordu. Ama bunu yazdığından haberdar değildim. Sürpriz oldu.

Kitabın adı: Ece ile Mert / Kıssa- i Aşk. Ebadı: 12 x 19. Sayfa sayısı: 367. Yayın Yönetmeni: Erol Cihangir. Fener Yayınlar. 2. Baskı, 2012 İstanbul.

Kıssa: Arapça bir sözcük. Hikâye anlamında. Kıssa – i Aşk: Aşk hikâyesi.  Hemen Fuzuli’in beyiti geldi aklıma. Yanılmamışım. Şöyle diyordu Fuzuli: “Şeb-i yeldâda uzar  fecre kadar kıssa-i âşk / Ta ki Mecnun bitirir nutkunu Leylâ söyler. Fuzuli bu dizeleriyle: Aşk hikâyesi, yılın en uzun gecesinde ( 21 Aralık) bile şafak sökene kadar sürer; öyle ki Mecnun sözünü bitirse, Leylâ başlar; Leylâ sussa Mecnun anlatır.    Kitabı okumaya başladığımda yukarıdaki beyit ilk sayfada karşıma çıktı. Sevgili Hayati’yi çok etkilemiş olacak ki kitabın adını da Kıssa-i Aşk koymuş. Hayırlı olsun.

Kıssa- i Aşk,  Hayati’nin ilk romanı. Zevkle okudum. Yudum yudum derler ya benim ki de öyle oldu. Okurken sanki bir dil bahçesinde geziniyordum. Hem de nasıl bir dil bahçesi. Dilin bahçesi mi olur demeyin. Öyle bir olmuş ki... Her tarafta güller, karanfiller, papatyalar, gelincikler. Kır çiçekleri. Arı duru. Yalınkat. Hepsi birbiriyle yarışıyor. Tıpkı “Çiçeklerin Dili”türküsünde olduğu gibi.

 Türküyü hepiniz bilirsiniz Nağmelerle çiçekler dile gelir.

Çiğdem derki ben alayım

Yiğit başına belayım

Her çiçekten ben âlâyım

Benden âlâ çiçek var mı?

Diyerek birbirlerine perdah çekerler. İşte Kıssa- i Aşk’taki sözcükler de türküde olduğu gibi birbirine perdah çekiyor. Hepsi birbirinden âlâ olduğunu söylüyor. Aşkın hikâyesi müthiş bir dille anlatılıyor. Bazen mihrican oluyor. Bazen de aşağı yeli gibi efil efil esiyor. Okudukça coşkun akan ırmaklar gibi sizi alıp götürüyor. Cümleler kısa ve net. Sözcükler kelebek gibi uçuyor. Beni de, beni de oku diye dans ediyor. Tasvirler nakış nakış işliyor konuyu. Sözle, gözle, gönülle.

 “Gönül bu, bir defa aşkın ağına düşmeye görsün. Dur durak nedir bilmez. Genç adam da bu yola çıktığı günden beri ahları vahları çoktan unutup dost etmiş kaderi kendi ruhunda. Geride bırakıp geçen zamanı, ufku bir atımlık köze döndürmüş. İnişi yokuşu hiçe sayarak sevda kervanını düze döndürmüş. Artık uzun lafa hiç gerek var mı? Alıp yıldızları eline gecenin zifiri karanlığında bir kez aşk yazsa olmaz mı”? Diyor…

Başka bir yerde yine sözcükler kelebek gibi uçuyor. “ O an bulundukları mekâna binlerce yıldız yağdı. Işıl ışıl oldu her yer. Mis gibi bir koku yayıldı. Binlerce çiçek açtı gönüllerinde. Yumdular gözlerini, perde kapandı. Ne birinci ne de ikinci tekil kaldı ortalıkta. Bırakıp yerlerini birinci çoğula. ‘Biz’ olup çıktılar sahneye. Ve söz verdiler. Söz demek senettir onlar için. En geçerli akçe. Tek yürek olmaya ant içmişlerdi bir kere. Kabarsa deniz, alt üst olsa her ne varsa ne Ece dönecekti sözünden ne de Mert. Ne özünden ne sözünden.”  Son bir ses: “Hıçkırıklarla haykırıyor. Hani diyor. Hani, söz vermiştin gitmeyecektin” ve perde kapanıyor. Dizeler böylece bitiyor. Siz dil bahçesinde gezinmeye devam ediyorsunuz. Sözle, gözle, gönülle…

Dr.Halil ATILGAN

 
 

You have no rights to post comments

Köşe Yazarları


Annemin Ardından...
Cuma, 25 Ağustos 2023
...
TÜRK BAYRAMI: NEVRUZ
Salı, 29 Mart 2022
...

An itibariyle ziyaretci sayısı:

63 ziyaretçi ve 0 üye çevrimiçi