GENÇLER TÜRKİYE’YE NASIL BAKIYOR? - 2

Gençler Türkiye’ye Nasıl Bakıyor? – 2 

Üniversite Hocası bir dostum, 50-60 kişilik bir sınıfta öğrencilere hitaben, “Aranızdan kaç kişi imkân bulursa yurt dışında çalışmak ister?” diye soruyor. Öğrencilerin tamamı el kaldırıyor. “Peki, aranızdan kaç kişi Türkiye’ye geri dönmek ister?” sorusuna ancak 5-6 kişi el kaldırarak cevap veriyor.

 

Muhtelif haber sitelerinden aldığımız bilgilere göre; son 2 yılda, sadece bir savunma sanayii şirketinden yaklaşık 550 mühendis, Hollanda ve benzeri batı ülkelerinde çalışmak üzere istifa ederek işlerinden ayrılmıştır. Bu haberler “yerli ve millî harp sanayii” iddialarını havada bırakmaktadır.

 

Bunun başlıca sebepleri ise; gelecek kaygısı, demokrasinin standartlarının düşüklüğü, yargı bağımsızlığın büyük ölçüde zedelenmiş olması, fikir ve ifade hürriyeti üzerindeki baskılar ve siyasîlerin, “insanı adeta çıldırtan” kör dövüşü ve rakiplerini ötekileştirerek adeta düşman ilan etmeleri, işsizlik oranının %15’lere yükselmesi ve bu oranın da en az %20’sinin üniversite mezunu gençlerden oluşması, gençlerin bu ülkede kendilerine gelecek bulamama korkusuna kapılmasına sebep olmaktadır.

 

Elbette bir başka önemli sebep de merhum Prof. Dr. Fuat Sezgin Hoca’nın sağlığında dikkat çektiği batı karşısında duyulan kompleks. Zira verdiği bir mülakatta Hoca: “Türkiye’de ilmin önündeki en mühim engel Batı karşısında duyulan geri kalmışlık ya da aşağılık kompleksidir. Bu kompleksin acilen aşılabilmesi için çalışmalar yapmak da zaruridir. “ demişti.

 

Aynı gerekçelerle sermayenin hızla yurt dışına çıkması da üniversite mezunu işsizlik oranını daha da yükseltmektedir.

 

Yine bir üniversite hocası arkadaşım, “Böyle giderse gençler üniversiteye bile müracaat etmeyecek” dedi.

 

Bu sene, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İİBF’nin değişik bölümlerine ÖSYM’de ancak 500 bininci sırada olan öğrenciler tercih yapıp kaydolduğuna göre, liselerin eğitim kalitesini de siz düşünün.

 

GENÇLER YURT DIŞINDA EĞİTİME NEDEN YÖNELİYOR?

 

Türkiye’de olduğu gibi dünya çapında da; milyonlarca aday arasından sıyrılarak iş bulmak gün geçtikçe zorlaşıyor. Mezun olduktan sonra iş başvurularını yapan öğrenciler, özgeçmişleriyle işverenlerini etkileyebilmek adına eğitimlerine daha fazla önem veriyor. Yurtdışında bir üniversiteden mezun olmak, yüksek lisans yapmak, artı yabancı diller ve yurtdışında staj iş başvurusu yapanların bir adım öne çıkmasını sağlıyor. Peki bu durumda kaybedilen milli şuur, kültür soğuması ve dahi ülkeye dair gündeme yabancı kalmak?

 

ÜNİVERSİTELERİMİZDEKİ EĞİTİM KALİTESİNİN DÜŞÜKLÜĞÜ:

Türkiye’deki üniversitelerin eğitim kalitesinin düşüklüğü gençlerimizi yurtdışında eğitim yapmaya zorluyor. Türkiye’nin en iyi eğitim veren liselerinin mezunları bir imkân bulur bulmaz kapağı yurtdışına attığı gibi hali vakti yerinde olan birçok aile de çocuklarına daha iyi bir gelecek hazırlamak adına üniversite tahsili için yurtdışını tercih ediyorlar.

 

Hocaların hocası İktisat Tarihçisi Mehmet Genç, bizim üniversitelerimizde genelde Batı’dan bilgi aktarıldığını, “yeni bilgiler üretme”nin nadir olduğunu belirtmektedir. Demek ki çözüm sadece çok sayıda üniversite açmak değil, yeni bilgiler ve yeni kavramlar üretecek ilim müesseselerine öncelik vermektir. Zira bir kültürün gücünün en önemli göstergelerinden birisi ürettiği kavramlarla ölçülmesidir.

 

Her yıl yaklaşık 11.500 öğrenci üniversite eğitimi için ülkemizden yurt dışına çıkıyor. Ülkenin en iyi okullarından mezun öğrenciler arasında yurt dışında üniversite öğrenimi görmek için gidenlerin sayısı da her yıl artıyor. Robert Koleji mezunları arasında yurt dışında yükseköğrenimi tercih edenlerin oranı geçen yıl yüzde 40 idi. 2019 için bu oranın yüzde 50’ye yaklaştığı belirtilmektedir. Aynı şekilde Avusturya Lisesi’nden mezun olanlardan yüzde 73’ü geçen yıl yurt dışındaki üniversitelere gitmişti. 2019’da bu oran daha da artmıştır. Alman Lisesi’nde 142 mezunun yüzde 80’inin yurt dışını tercih edeceği tahmin ediliyor. Sağlık ve Eğitim Vakfı’na (SEV) bağlı Üsküdar Amerikan Lisesi, Tarsus Amerikan Koleji ve İzmir Amerikan Koleji’nde her sene mezunların en az üçte biri yurt dışına gidiyor. 

 

En çok gidilen ülkeler: İngiltere, ABD, Kanada, Macaristan, Almanya, Polonya, Ukrayna, İtalya, İspanya, Avusturya.

 

Uluslararası Eğitim Danışmanları Derneği yönetim kurulu üyesi Aslıhan Özenç, bir gazeteye verdiği mülakatta: “Son yıllarda hem dünya genelinde yaşanan kültürel ve teknolojik değişiklikler dünyayı daha da küçültmekte, hem de ülkemiz gündeminde daha sık şekilde karşımıza çıkan çeşitli sıkıntılar, yurt dışında eğitim almaya yönelik talebi desteklemekte, genel olarak bakıldığında toplam öğrenci sayılarını arttırmaktadır.” demiştir.

 

Yurt dışına gitmek isteyen öğrencilerin temel insiyaklarını ve teşvik edicileri ayrı bir araştırma konusu yapıp gerçekçi bulgularla dürüst çözümler üretilmesi de kamu ve sivil topluma düşen bir araştırma ve tartışma ödevi olarak kayıt edilmelidir.

 

“Eğitim noktasında bazı tavsiyeler de burada ifade edilmelidir: Türkiye'de eğitimin önemli meselelerinden biri öğretmen eğitimidir. Bu bakımdan Eğitim Fakültelerinin bir üniversitenin içindeki bir birim olmaktan çıkıp MEB'e bağlı Öğretmen EğitimiAkademileri kurulması ya da mevcutların bu şekilde dönüştürülmesi, doğrudan bakanlık ya da YÖK yönetiminde birimlere dönüştürülmesi düşünülmelidir.

 

Bu cümleden ülkemizde ihtisas üniversiteciliğinin yaygınlaştırılmaya çalışıldığı zamanımızda Eğitim Üniversiteleri tesisi ile işi müstakil eğitim olan; öğretmen yetiştirmek ve bu konularda çalışmalar yapmak olan müstakil üniversiteler kurulmalıdır. Ülkemizde eğitimin meseleleri çözülmek isteniyorsa öncelikle eğitimcinin yetiştiği ortamın ıslahı gerekir. Bu üniversitelerde eğitim konusunda uzmanlaşan bölümler yanında saha eğitimcisi yetiştirmek üzere bölümler, alan bilgisi ve eğitim bilgisi oranları bölüme göre düzenlenerek maksada uygun öğretmen veya eğitim uzmanı yetişmesi sağlanmalıdır. Bu üniversitelerin Eğitim Uzmanlığı bölümünden mezun olanlar MEB’de bürokratlık ve her okulda en az bir müdür yardımcısı bunlardan olmak üzere MEB teşkilatında istihdamları da teori ve pratiğin birlikteliği açısından faydalı olabilir.

 

Eğitim Fakülteleri ya da akademileri ya da üniversitelerinin 5. Sınıfındaki öğrencilerin öğretmenlik uygulaması faaliyetleri belirli saatlerle sınırlı olmayıp asistan doktorlar gibi MEB tarafından belirlenecek görev tanımı ile her fakülte ya da üniversitenin uygulama okullarından tam gün buradaki öğretmenlerin derslerine katılma, öğrencilere yardımcı eğitim verme gibi konularda çalışmaları faydalı olabilecektir.

 

Her teorik öğrenim erbabı bilir ki pratik bir tecrübe sürecine de muhtaçtır. Bu bakımdan bu öğrenciler stajyer öğretmen sıfatıyla okullarda çalışmalıdırlar. Ayrıca her üniversitenin kaynakları ile kurduğu ve sorumlu olduğu eğitim ve uygulama okulları olmalıdır. Turizm Fakültelerinin bile uygulama okulları varken Eğitim Fakülteleri ya da Üniversitelerinin Uygulama okulları olmaması eksikliktir. Kurulacak Eğitim Üniversitelerine bağlı Uygulama Okullarındaki eğitim modeliyle stajyer öğretmenler tüm yurt okullarından bir senelik eğitimlerini tamamlayabilirler.

 

Okulundan mezun olup MEB bünyesinde istihdam edilen öğretmenler ilk olarak Yardımcı Öğretmen sıfatıyla beş senelik bir dönemde mesleki tecrübelerini kazandıktan sonra Öğretmen statüsüne yükseltilmelidir.

 

On yıllık bir süreyi doldurduktan sonra Kıdemli Öğretmen sıfatıyla meslek hayatlarına devam etmeleri şeklindeki bir kariyer düzeni tecrübe ile ilerleyen bir tanım ve özlük hakkı durumunu sağlayarak eğitici kalitesini arttırmak noktasından faydalı olabilecektir. Ayrıca okullardaki Müdür ve Yardımcıları da biri öğretmen kadrosundan olabilmek şartıyla diğer ikisinin imkanlar nispetinde kıdemli öğretmenlerden olması okulların yönetimini tecrübeli ellere teslim açısından önemli olacaktır.

 

MEB öğretmen yetiştirme mantığı liyakat, sorumluluk ve tecrübe odaklı olarak bu kavramlar etrafında oluşacak ilkeler bağlamında gelişmelidir. Düşünen adam yetiştirmek için ilke: Nakleden değil düşündüren öğretmen olmalıdır.” (Prof. Dr. Altan Çetin, Maarif Vekaletimize Maruzat, 07.09.20018, Yenisöz Gazetesi)

 

YURT DIŞI EĞİTİMİN ÜLKEMİZE MALİYETİ: TÜRKİYE'NİN BEYİN GÜCÜ YURTDIŞINDA EĞİTİME YILDA 1,5 MİLYAR DOLAR HARCIYOR.

 

Yurt dışında öğrenim gören bir öğrencinin üniversiteye ödediği tutar, ortalama 10 bin dolar. Toplam yıllık masrafları ise 20 bin dolara ulaşabiliyor. Üniversite için 30 bin öğrenci olduğu göz önüne alındığında, yurt dışında üniversite eğitimi için yaklaşık 600 milyon dolar harcama yapılıyor. Kalan 70 bin öğrencinin de yıllık ortalama harcaması 10 bin doların üzerinde. Kısacası Türk öğrenciler, yurt dışında eğitime yılda yaklaşık 1,5 milyar dolar harcıyorlar. Bu Türkiye için önemli bir mali külfettir.

 

Bir an için şöyle düşünülebilir, “İyi ya, gençlerimiz çok iyi eğitim alıyorlar. Ülkelerine dönüp ülke kalkınmasına katkıda bulunacaklar.” Gelen rakamlara göre hadise hiç de öyle değil. Yurtdışında eğitim alan bu on binlerce gencin önemli bir kısmı ülkemize hiç dönmemekte, eğitim aldıkları ülkelerde veya başka yabancı ülkelerde kendilerine gelecek kurmaya çalışmaktadırlar. Bu da toplumun kaymak tabakasının kaybolması demektir. Bunun çözümü ise sayısal olarak daha çok üniversite açmak değil, bilim hayatının her alanında yurt dışı doktora programlarıyla birinci sınıf ilim adamları yetiştirip bunların Türkiye’deki üniversitelere yerleşmesini sağlamaktır.

 

“Devlet ve vakıf, üniversitelerimizin sayısı 200’ü aştı ama bilimsel yayın sıralamasında İran’ın önündeyken gerisine düştük.Kalabalık değil, vasıf önemli. Vasıflı üniversitelerin özerkliğine, akademik kalitesine, sorunlarının çözümüne azami dikkat göstermeliyiz.” (Taha Akyol, Karar, 17 Kasım 2019)

 

ABD’li iletişimci Walter Lippman: “Çağımızın en büyük haydutluğu; kalkınmış ülkelerin, geri kalmış ülkelerin beyinlerini çalma haydutluğudur.” demektedir.

 

Devam edeceğiz…

You have no rights to post comments

Köşe Yazarları


Annemin Ardından...
Cuma, 25 Ağustos 2023
...
TÜRK BAYRAMI: NEVRUZ
Salı, 29 Mart 2022
...

An itibariyle ziyaretci sayısı:

56 ziyaretçi ve 0 üye çevrimiçi